Değerli dostlar, bir ülkede bir yanda demokrasi söylemleri sarfediliyor, diğer yanda da halk iradesi ile seçilmiş belediye başkanları ağır ameliyattan kelepçe ile çıkarılıyorsa bu artık bir çelişki değil, rejim sorunudur. Süleymaniye’de silahlar ateşe veriliyor “barış” ilan ediliyor. Fakat İzmir Katip Çelebi Hastanesi’nde ağır hasta bir belediye başkanına ameliyat sonrası kelepçe takılıyorsa, ne yazık ki bu ülkenin adı, bundan böyle bir hukuk devleti değildir.

Bu gerçekler Türkiye’nin içinde bulunduğu ikilemi gösteriyor. İktidar dış dünyaya dönük demokrasi mesajları verirken, içeride cumhuriyetin kurucu partisi muhalefeti boğma gayretleri var.

Bugün ülkede 16 CHP’li belediye başkanı cezaevinde. Bunlar arasında Adana, Antalya, İstanbul’un ilçeleri ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık da var. Çalık 31 Mart yerel seçimlerinde yüzde 52.83 oy oranıyla ve açık farkla seçilmiş. Üstelik lenf kanseri ile mücadele ediyor. Ameliyat, kemoterapi, nükseden hastalık ve yeniden ameliyat. Hastane cezaevi arasında gelip giden bir yaşam. Hasta hem seçilmiş, hem hasta, hem de kelepçeli bir siyasetçi.

Görünen tablo bu iken Erdoğan yeni bir barış süreci müjdesi veriyor. PKK silah bırakırken, Türkiye’nin “İnsan hakları devrimi” yaptığı gibi sözler ortalıkta dolaşıyor. Oysa ameliyattan çıkan belediye başkanı elleri kelepçeli cezaevine gönderiliyor. Bu insan hakları devrimi ise, mağdurlar neden cezaevinde, sormak gerekiyor!

Olay son derece dramatiktir. Toplumsal irade açıkça bastırılmak isteniyor. 2024’deki seçimlere göre oy kullanan 51 milyon yurttaştan yaklaşık beşte birini temsil eden belediye başkanları bugün mahpushanelerde. Bu sayı giderek de artıyor. Seçim sonuçlarından memnun olmayan iktidar yargı sopasını kullanarak halkın iradesini cezalandırıyor.

Demokrasi gösterişle olmaz. Bu bir rejim sorunudur. Sandıktan gelenin yargı eli ile tasfiye edilmesi, yine insan onurunun zedelenmesi gibi uygulamalar demokrasi olamaz. Süzme otoriterliktir. Ameliyattan çıkan bir insana kelepçe vurmak vicdansızlığın ötesinde uluslararası hukuka ve insan haklarına da aykırıdır.

İktidarın “sessiz devrim” dediği şeyle sessizlik rejimi mi yaratılmak isteniyor? Zira bu rejimde insanlar susturuluyor. Muhalefet susturuluyor, dahası seçmen susturuluyor. Soruyoruz demokrasi kim için? İnsan hakları kimin için?

Demokratik siyaset, kitleleri, muhalefeti, seçmeni susturarak yapılmaz. Her eleştirel ses susturulursa, bastırılırsa bu siyaset değil bastırma, sindirme mekanizmalarını çalıştırmak demektir.

Mehmet Murat Çalık’ın yaşadığı dram artık onun kişisel sağlığı ile ilgili bir sorun olmaktan çıkmış kamu vicdanını kanatmaktadır. Asıl Türkiye’de demokrasinin sağlığı tehlikeye girmiştir. Ürkütücü olan hasta belediye başkanı bile güvende değildir. Haliyle bu gidişle de kimse kendini güvende hissedemez.

Kamuoyu, cezaevlerinde yaşlı, hasta, çocuklu kadınlar için iyileştirici infaz tedbirleri beklerken ameliyat sonrası hasta bir insana kelepçe vurmak düşündürücüdür. Silahlar yakılırken, içerde muhalefete kelepçe vuruluyorsa o ne barış, ne de demokrasidir. Olay bir rejim sorunudur.

Türkiye bugün tam da o eşiğin üzerinde durmaktadır.