Yine bir maden faciası 13 Şubat 2024 günü Erzincan/İliç’te meydana gelen maden faciası ile yine ocaklara ateş düştü

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamasında, “Erzincan/İliç’te Çöpler Altın Madeni’nde, 200 metre yüksekliğe sahip yamaçtan 10 milyon metreküp toprak kütlesi, 800 metre boyunca saniyede 10 metre hızla hareket etti denildi.

Ve yine bu açıklamada 9 çalışan toprak altındadır denildi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ise 10 milyon metreküplük bir toprak kütlesi var. Bugün bu toprağı kaldırmak için 400 bin kamyona ihtiyacımız var. Böyle bir büyüklükle karşı karşıyayız dedi.

Oysaki 2021 yılı içinde TMMOB yetkilileri tarafından hazırlanan raporlarda, maden sahasındaki kayma riskiyle ilgili uyarılar yapılmış ve madenin kapatılması istenmişti.

İşte bugün, Erzincan İliç'teki altın madeninde 13 Şubat günü meydana gelen toprak kayması sonunda, bütün Fırat havzasının siyanürle kirlenmesi gibi bir tehlike ortaya çıkmıştır.

Ama Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, siyanür tehlikesine ilişkin olarak Sürekli ölçümler yapılıyor. Şu anda endişe edilecek bir şey yok demiştir.

Peki, bu madeni işleten kimdir?

Erzincan/İliç’te Çöpler Altın Madeni, Anagold Madencilik Şirketi tarafından işletilmektedir.

Anagold Madencilik 2000 yılında kurulmuş, % 80 hissesi Kanada’lı SSR Mining Şirketi’ne, % 20 hissesi Lidya Madencilik’e aittir.

***

Aslında sorulması gereken:

AB ülkelerinde, AB mevzuatına göre siyanürle altın arama 2010 yılından itibaren yasaklandığı halde, bizde neden siyanür kullanmaya devam edilmektedir?

Uzmanlara göre altın arama 4 aşamada gerçekleşmektedir.

Birinci aşamada, içinde altın bulunan cevher bulunur.

İkinci aşamada, maden alanındaki üst toprak katmanı üzerindeki ağaçlar, çalılar kesilir, içinde canlıların da yaşadığı toprak sıyırılır.

Üçüncü aşamada, içinde altın bulunan toprak öğütülür ve siyanürlenir. (Siyanür, karbon ve nitrojen içeren kimyasal bileşiklerin adıdır ve zehirlidir.)                           

Dördüncü aşamada ise altın ayrıldıktan sonra siyanürlü toprak yıkanır ve açık bir alanda depolanır. Yani İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde olduğu gibi

İşte İliç’te 13 Şubat günü kayan ve bir sel gibi akan ve çevrede büyük bir tehlike yaratan ve de içinde siyanür artıklarının taşındığı kütle, bu kütledir.

***

Benzer bir konu, 2019 yılında Kaz Dağları’nda da gündeme gelmişti.

Ama Türkiye’nin oksijen kaynaklarından biri olan Kaz Dağları’nda (eski adıyla İda), altın çıkarma amacıyla yapılan tahribata karşı vicdanlar susmamıştı. Günlerce yazılı ve görsel medyada ve de sosyal medyada gündemde kalmış, büyük bir halk tepkisi oluşmuştu. Öyle ki ülkenin sağı da solu da bu halk tepkisinin yanında yer almıştı.

Zaten sevindirici olan da böyle bir çevre bilincinin gelişmeye başlamış olmasıydı.

Peki, o gün toplumda büyük ölçüde bir hareketi tetikleyen sorun ne idi?

Elbette ki sorun, Kanadalı Alamos Gold Şirketi tarafından Kaz Dağları’nda, Ekim 2019’da başlayan büyük bir ağaç kıyımıyla altın aranması ve de siyanürle ayrıştırmaya tabi tutulması idi.

Ve de resmi rakamlara göre 13 bin 400, çevrecilere göre 195 bin, Türkiye Ormancılar Derneği’ne göre 350 bin ağacın kesilmiş olması idi.

Oysaki Kaz Dağları’nda Maden sahası SİT alanı idi. Ama 2000 yılında SİT alanı olmaktan çıkarılmış ve ilk ruhsat 12 Mart 2001 tarihinde verilmiştir.

İşte bu olgulara ve Kaz Dağları’ndaki çevre tahribatına karşı toplumsal bir duruş oluşmuştu.

Yani çevre tahribatına karşı uyanan ve yükselen bir bilinç oluşmuştu.

Ama bu oluşumların yanında en çok dikkat çeken ise:

Sivil toplum örgütlerinden, halktan bu doğa tahribatına karşı sesler yükselirken iş dünyası örgütlerinden bir sesin çıkmaz oluşu idi.

Evet, neden iş dünyası sessizdi ve de sessizdir? Özellikle TÜSİAD, MÜSİAD

***

Ama asıl sorun, 12 Eylül 1980 darbesiyle başlamıştı.

Çünkü 24 Ocak kararlarıyla ülke ekonomisi Batılı küresel güçlere teslim edilmişti.

Özellikle 1985 yılında başlayan değişikliklerle, yer altı kaynakları Batılı şirketlere açılır olmuştu.

Ve de ilk kez altın arama kazıları ile doğanın tahribatı, 1990’larda Bergama Ovacık’ta siyanürle altın ayrıştırma işlemi ile gündeme gelmişti.

Alman, Fransız ve Avustralya şirketlerinin ortaklığında kurulan, Alman ve Fransız şirketlerinin ayrılmasıyla bir Avustralya şirketine dönüşen Eurogold firması, 16 Ağustos 1989’da maden arama ruhsatı almış, Bergama’da 1991’de arama faaliyetlerine başlamıştı.

Ama Bergama halkı siyanürlü altın aramaya karşı büyük bir kavga vermişti.

Elbette ülkemizde daha büyük ve daha çok ölümlü maden kazaları olmuştu ve de olmaktadır.

İşte bu kazaları da bir hatırlamak, hatırlatmak gerekir.