İkinci sınıf vatandaştı kadınlarımız.
Taa ki Ulu Önderimiz, “olmaz böyle şey” deyip; konuya el atıncaya, kadar.
Ulu Önderimizle birlikte (yasal olarak) eşit sayıldı, kadınlarımızla erkeklerimiz…
Bir Atatürk’ün hayatta olduğu dönemdeki kadınlarımıza bakın bir de Ulu Önder’imizin erken ölümü sonrası kadınlarımıza…
Oysa kolay gelinmemişti o günlere.
O aptal töreler, o aptal inançlar kolay yıkılmamıştı.
Hepsini yıktı attı Atatürk, Atatürkçe Yöntemlerle…
Kadınlarımızı çağdaş görüntüyle bütünleştirdi.
Ama Atatürk’ün ardılları hemen her konuda olduğu gibi kadınlarımız konusunda da Ulu Önderimizin gösterdiği duyarlılığı göstermediler.
Bugün Avrupa Şampiyonu olan kızlarımıza gösterilen tepki, Ulu Önderimizin erken ölümüyle sekteye uğrayan “kadına yaklaşım anlayışıyla” başlar.
Oysa Atatürk’ün hayatta olduğu dönemde başlatılan kadına verilen değer bugünlere dek aynen sürdürülse bugün bu tatsızlıkları yaşamazdık.
Giderek İranlaşıyoruz.
* * *
Söz buraya gelmişken; konuyu tamamlayacak başka bir olaydan söz edeceğim sizlere…
Yıl 1927…
Fenerbahçe Spor Kulübü, ülkenin ilk kadın voleybol takımını kurar.
Lakin maç yapacak başka kadın takımı olmadığı için kapanır.
Ancak içlerinde bir kız çocuğu vardır ki, erkek arkadaşları ile Yüksek Mühendis Mektebinde oynamaya devam eder.
O kadar başarılıdır ki, onu Fenerbahçe erkek voleybol takımına alırlar. Fenerbahçe voleybol takımı, 1929 yılı İstanbul şampiyonluğunu; beş erkek, bir kadın oyuncu ile kazanır.
Beşiktaş ikinci, Galatasaray üçüncü olur.
Fenerbahçe’nin erkek voleybol takımında oynayan bu kızımızın adı, Sabiha Rıfat Gürayman’dır (1910 – 2003).
Fenerbahçe taraftarları O’na “Uçan Parmaklar” ismini takar.
Özetle ilk “Sarı Melek” dir “O”..
Aynı zamanda Atatürk’ün izniyle Yüksek Mühendis Mektebine (İTÜ) alınan, ilk kadın mühendistir…
Mezun olduktan sonra Ankara’ya atanır. Uzmanlık alanı köprü yapımıdır.
Ankara Beypazarı yolundaki köprü, o dönem için zorlu bir projedir.
Sabiha Rıfat üstesinden gelir.
Köprü bugün, “Kız Köprüsü” adı ile anılır.
“Uçan parmaklardan, Sarı meleklere” uzanan bir köprüdür bu…
Aynı zamanda Atatürk’ün manevi evladı olan Sabiha Rıfat, şehit çocuklarının okuması gerektiğini düşüncesiyle çalışma hayatında elde ettiği tüm servetini İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı'na ve Fevzi Akkaya Temel Eğitim Vakfı'na bağışlar.
Bu vakıflar aracılığıyla burslar vererek birçok şehit çocuğunun eğitim masraflarını karşılar
1945 yılında Anıtkabir inşaatının kontrolü kendisine verildiğinde;
“Ne mutlu ki; Türk kadınına çağdaşlık yolunu açan Atatürk’e olan minnet borcumun bir bölümünü ödeyebileceğim” der.
Cumhuriyet devrimlerinin ve Atatürk gençliğinin münevver evladı Sabiha Rıfat Gürayman Hanım’ı 4 Ocak 2003 tarihinde kaybettik.
Işıklar içinde uyusun.
Şimdi bunu niye anlattım.
Milenyum Çağındayız ama şimdi bir kızımızın erkeklerle beraber herhangi bir spor branşında birlikte oynadığını düşünün; bu günümüz ticanileri neler der, neler yumurtlarlardı acaba?