Şu “Kırmızı İbikli Küçük Tavuk” Masalı;

Yazılmış büyüklere ekonomik yasalı.

Bir de onu dinleyin nasıl bulacaksınız?

Verdiği iletiyi nasıl alacaksınız?

Söz konusu “İbikli Küçük Tavuk” gezerken;

Buğday tanesi bulmuş toprakta sabah erken.

O buğdayı tarlaya ekmek için çiftlikte;

Bulunan hayvanlara: “Gel ekelim birlikte…”

Demişse de, Ördek der: “Seninki boşa emek;

Sana kahve tohumu satayım da onu ek.

Umulmadık biçimde çok para kazanırsın;

O parayla dünyanın buğdayını alırsın.”

“Buğdaydan vazgeç” deyip, Tilki girerken söze;

“Teklifime kulak ver, sen güven bendenize.

Sen kahveyi düşünme nasıl satayım diye;

Ben adına satarım verir gibi hediye.”

Fare söze karışır, yüreklendirir onu;

“Uğraşma sen buğdayla kahve olunca konu.

Kahve için inan ki istediğiniz kadar;

Borç para veririm ben, yanımda kredin var.

Sen de zaman içinde ufak ufak ödersin;

Verdiğim bu desteğe bir teşekkür edersin?”

Kırmızı İbikli’yse: “Peki!” der, verir karar;

Aklına yatar bu iş. Ardından şöyle sorar:

“Bilmem nasıl yaparım kahve üretimini?

Bu işten anlamam ki, aydınlatınız beni.”

“Elbet,” der Ördek ona: “Sana gübre satayım;

Gübreyle çabuk büyür, olsun bu işte payım.”

Tilki der ki: “Mutlaka böcekten korunmalı;

Zaman zaman elbette mahsul ilaçlanmalı.

Onun için de dostum sana ilaç satayım;

İyi mahsul almakta olsun benim de payım.”

Fareyse İbikli’ye şöyle bakar gülerek;

Der ki: “Gübre ve ilaç almana para gerek.

Ben de ne kadar dersen hazırım borç vermeye;

Ödersin ufak ufak, bak işini görmeye.”

Hasat zamanı gelir, neler olur acaba?

Onu tatmin eder mi gösterdiği bu çaba?

“Şimdi ben bu kahveyi nasıl, ne yapacağım?

Bununla mı tütecek otuz yıllık ocağım?”

Ördek: “Paketlemeye sen benim fabrikama;

Gelmelisin düşmeden öyle kedere, gama…”

Tilki: “Kusura kalma, herkes kahve ekince;

Fiyatlar düştü birden, bu konu hassas, ince.”

Borcu çıkmış ayyuka. Fare köşeden kükrer:

“Dostum haydi bakalım, şu borcunu öde!” Der.

Bu işe akıl ermez, kahve etmez beş para;

Kendin iç de kahveni, otur, keyfini ara.”

Şu Kırmızı İbikli Küçük Tavuk perişan;

Kaptırmış ibiğini, alacaklı alır can.

“Yok mu ekmek verecek? Aç kaldım dostlarım! Der;

Ördek: “Ekmek kolay,” der. “Sen paradan haber ver.”

Tilki der ki: “Bu sene herkes kahve ekti ya;

Buğday kavak ucuna sıçrayarak çıktı ya…

Ekmek yapmak istersen, sana ithal buğdayın;

Tohumunu satayım, duymasın emmin, dayın.”

Fare avukatıyla yanı başında biter;

“Uzun zaman bekledim, bu kadar süre yeter.

Biz borcuna karşılık alıyoruz tarlanı;

Derler ki düşmanını, dostunu iyi tanı.

Benim olan tarlamda çalış ücret veririm;

Ekin yetiştirmene izin verebilirim.”

Her şeyini yitiren, Kızıl İbikli Tavuk;

Diyor ki: “Bu dünyada, kalmamış ne hak, hukuk!”

Eskiden kendisinin olan o tarlasında;

İşçi gibi çalışır, yüreğinin yasında.

İbikli Küçük Tavuk günlüğünü almaya;

Gittiğinde anlar ki bu yolda kalmış yaya.

Ördek, Tilki ve Fare üçlü çeteymiş onlar;

Ve de aynı şirketin ortaklarıymış bunlar.

Dünyanın en verimli ve de en bereketli;    

Topraklarına sahip olan ülkeler bile…

Dört mevsimi yaşayan hem kuvvetli, kudretli;

Ülkeler çökertilir, yıkılır hile ile.