Her sabah kalkıyoruz, ilk işimiz acaba bu sabaha karşı nereye kayyum atandı, düşünür olduk. Ülkede takvim ileriye, fakat rejim geriye gidiyor. Üzülerek belirtelim ki artık ülkede kayyumlar “demokratik travma aparatı” olarak kullanılıyor.
İşin garibi durum bu defa iktidarın istediği gibi pek gitmiyor. CHP ezber bozan bir sahada ilerliyor. İktidarın belirlediği sınırların, minderin dışında güreş tutuyor. Hem koltuğu, hem kalıpları sarsıyor. Sokağın sesini, halkın tepkisini görünce iktidarın uykuları kaçıyor. Dahası iktidarda panik var.
İktidar istiyor ki yıllardır oynadığı oyun devam etsin. Minderi kendisi koysun, seyirci kendisi, yorumcu kendisi... Ters giden ne? Rakip mindere çıkmıyor. Muhalefet kendisini halkın kucağına atmış. Halka diyor ki; “senden başka çare kalmadı”. “Egemenliğin kayıtsız koşulsuz, milletin olması için sokakta muhalefet ve halkla omuz omuza vermekten gayri çare kalmamıştır.”
İktidarın uykusunu kaçıran, panikleten ve çaresiz kılan da bu duruştur.
İktidar, düşük yoğunluklu da olsa şerri bir rejim kurmak istiyor. Ne var ki buna, görgüsü, bilgisi, insan kaynakları yetersiz kalıyor. Kendi yarattıkları bataklıkta çırpınıyorlar. Çırpındıkça da batıyorlar. Yargı ve kayyum sopası ile nereye kadar.
Yapılmak istenen, kayyum politikası ile CHP içeriden teslim alınmak isteniyor. İnanılır gibi değil. “CHP'yi Kılıçdaroğlu’na geri verelim” diyorlar. Partinin kendi içindeki muhalefetten yararlanarak. Suni kaos yaratarak, dışarıda ise halkı bastırarak, “bölme, parçalama, hazmetme” politikası güdüyorlar.
Eminim ki burada da duvara toslayacaklar. Zira Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun burada alacağı karar siyasi değil etik olmalıdır. Açıkça “Mahkeme kararı ile partimi almam” kararını hemen açıklaması gerekiyor. Bu tutumla gerek hukuka, gerekse halka bir mesaj vermelidir. Yargı yolu ile sandığa el konmasına karşı bir dik duruş olacaktır. Aksi halde “irade devralma ihalesine” muhalefet te ortak olacaktır.
Üst üste kayyumların atandığı bir ülke, olsa olsa AKP tipi bir demokrasi ile ülkenin yönetilmesi olur. Hem kayyum üstü kayyum ata, hem de “seçimle yönetildiğini” söyle, sevsinler böyle demokrasiyi. Nerdeyse kayyumun konuşulmadığı, belediye kalmadı, parti kalmadı.
İktidar her şeye sahip, fakat sorumlu değil. Kayyumlar çemberinde bir ülke, bir de çıkıp “vesayet bitti” demezler mi?
Evet şu anki haliyle CHP ezberleri bozan dev mitinglerle, toplumu uyandırma devinimine devam etmelidir. Halkın aklını, iradesini enerjisini siyasete çağırmaya devam etmelidir. CHP artık sadece iktidarı eleştirmekten öte, iktidarın kurguladığı oyunları da bozmak zorundadır.
Kayyumla parti devşirenlerin yönettiği ülkede, ironi sığınmacıdır. Demokrasi mi? O çoktaaan sınır dışı edilmiştir bile. Her yere her şeye kayyum atayabilirsiniz, halkın aklına, iradesine kayyum atama örneği henüz yeryüzünde görülmedi.