Savaştan yeni çıkmış bir devlet…

Dahası küllerinden yeniden doğmaya çalışan bir millet…

Yokluk, yoksulluk, sefalet diz boyu.

Ama kitabında, “olmaz”, “yapamam / yapamayız” diye bir kavram yazmayan, Atatürk gibi bir lider var.

Ve o lider, ülkesinin kaybettiği çağı, bir an önce yakalamak için gece gündüz uyumadan çalışıyor.

Aklı, fikri, ülkesini; çağdaş ülkeler düzeyine eriştirmekte.

O yoklukta, bir yandan Osmanlının borçlarını öderken; diğer yandan, ülkesinin dört bir yanını demir ağlarla örüyor, ardı ardına fabrikalar açıyor.

Ancak ne örülen demir ağlar, ne açtığı fabrikalar onu tatmin etmiyor.

Bir akşam, devlet erkânıyla oturduğu bir akşam sofrasında; “uçak fabrikası yapıp, uçak üreteceğiz ve uçak ihraç edeceğiz…” diyor.

Sofrada oturanların kapasitesi belli.

Yüzlere alaycı bir tebessüm yerleşiyor, gülmemek için dudaklar ısırılıyor, gözler kaçırılıyor.

Atatürk her şeyin farkında ama görmezden gelip, devam ediyor.

“Kayseri’de…” diyor; “Kayseri’de kuracağız fabrikayı…”

* * *

Yıl 1925.

Ülkenin koşulları belli.

O koşullarda, sanayisi ve teknolojisi henüz gelişmekte olan bir ülkede, yüksek teknolojiyi gerektiren bir aracın üretimi yapılabilir mi?

??!!...

Yapılıyor.

Yapılıyor ve 1950 yılına kadar 130 uçak üretiliyor.

Ve ihraç da ediliyor.

Hollanda’ya uçak satılıyor.

İran Şahına hediye ediliyor.

* * *

Şunun için kaleme aldım bu yazıyı.

Bu ülke 1925’li yıllarda uçak yapıp, 1950 yılına kadar uçak satıyordu.

Ama bugün, çok daha geniş olanaklara ve bilgi birikimine sahip olmamıza karşın, değil uçak; motosiklet(!) üretmiyoruz.

Niye?

İnancımız yok çünkü.

Kendimize güvenimiz yok.

1925’li yıllardaki irademiz, kararlılığımız yok.

Dahası hırsımız, hedefimiz yok.

Çünkü güçlü, kararlı, inançlı liderlerimiz, siyasilerimiz yok.

* * *

Durduk yere gelmiyor başarı.

Seveceksin öncelikle; ölümüne, ölesiye seveceksin…

Yurdunu seveceksin.

İnsanını seveceksin.

Hizmet etmeyi seveceksin

Üretmeyi, yaratmayı seveceksin…

Üretmek, içinde olacak…

İçinden gelecek…

“Olmaz” diye bir kavram olmayacak kitabında.

İnançlı ve kararlı olacaksın…

Hedefin, hedeflerin olacak…

Nankör olmayacaksın…

Babanın kim olduğunu bilmeni sağlayan insana saygı duyacaksın.

Yaşadığın ülkede, yaşadığın kentte, kimin sayesinde yaşadığını; oturduğun koltuğa, işgal ettiğin makama kimin sayesinde oturduğunu bilecek, takdir edeceksin O’nu ve de onları…

Örnek alacaksın ama örnek alırken de kıskanmayacaksın.

Beceriksizliğini sağa sola çamur atarak gizlemeyeceksin.

Hatalarını, başkalarının üzerine yıkmaya çalışmayacaksın.

Ama bütün bunların ötesinde öncelikle ve öncelikle DÜRÜST olacaksın.

DÜRÜST ve mert….