23 Ocak 2024 Salı günü TBMM’de AKP, MHP, CHP, DEVA oylarıyla İsveç’in NATO üyeliği onaylandı. 287 evet”, 55 hayır”, 4 çekimser”…

30 Mart 2023 Cumartesi günü de Finlandiya’nın üyeliği TBMM’de kabul edilmişti. 276 evetoyuna karşılık bir tane bile hayır ve çekimser oy yoktu.

Finlandiya’nın oylanmasına 600 milletvekilinden 276’sı katılmıştı. İsveç’in oylanmasına ise 346 milletvekili katıldı,

Meclisteki oylamaya katılmayanlar ise dolaylı olarak “evet” demişlerdi.

Sonuçta bugün NATO 32 üyeli askeri bir kuruluş oldu.

***

Aslında bu “evetler” Finlandiya ve İsveç için değil doğrudan NATO’ya “evet” idi.

Çünkü bizde her darbenin sabahı darbeciler, ABD ve NATO’ya bağlılık yemini ederdi.

Çünkü bizde her muhtıra verenler, ABD ve NATO’ya bağlılık görüntüleri verirdi.

Ardından kurulan siyasi hükümetlerce de NATO’ya bağlılık yemini edilir ve bir NATO güzellemesi yapılırdı.

Nitekim İsveç oylamasında da Finlandiya oylamasında da görüldü ki:

Mecliste temsil edilen tüm siyasi partiler NATO’cu bir çizgide siyaset yapmakta.       Ve de bir NATO güzellemesi yapılmakta.

***

Ve yine görünen o ki sağ-sol, muhafazakâr-laik tüm siyasi partilerimizde ABD’ye, özellikle de NATO’ya bir bağlılık, bir sadakat gösterilmekte.

Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fansa Cumhurbaşkanı Macron’un NATO ve Türkiye’yle ilgili sözlerine, “Türkiye'yi NATO'dan çıkarmak-çıkarmamak senin haddine mi?” demişti.

Ve CHP’nin yeni Genel Başkanı Sayın Özel, bir ay önce Bizim yolumuz 6’ncı Filo’yu denize dökenlerin yoludur demişti, ama TBMM’de İsveç’in üyeliğine evet denilerek NATO’nun genişleme programına onay verilmişti.

Sayın Kılıçdaroğlu ise 21 Şubat 2022 günü,  İngiliz haber ajansı Reuters’a verdiği röportajla dünyaya gönderdiği mesajda 

 Biz NATO’yu sadece bir savunma aracı, kurumu olarak da görmüyoruz. NATO artık bugün, 21’inci yüzyılda aynı zamanda demokrasinin de bir güvencesi demişti.

***

Elbette bu sözler, bu bakış, bu duruş ve bu davranış, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vermiş bir ülkenin siyasetine, siyasi liderlerin söylemlerine ve de kurucu değerlerine hiç uygun düşmemişti.

Çünkü NATO küresel sermayenin, yani emperyalizmin silahlı gücüdür.

4 Nisan 1949’da kurulmuştur. 12 ülke tarafından Washington’da imzalanmıştır.

Finlandiya’nın katılımı ve son olarak da İsveç’i katılımıyla bugün 32 üyeli bir askeri güçtür.

Ve de kuruluşundan bugüne, ABD’nin hizmetinde ve ABD politikalarını koruyan militarize bir kuruluş olmuştur.

***

Ama NATO, tüm dünyaya “demokrasinin güvencesi” olan bir kuruluş olarak sunulmuştur.

İşte bu nedenle sormak gerekir. Eğer NATOdemokrasinin bir güvencesiise:

2001’de ABD ve NATO kuvvetlerinin Afganistan’ı işgali, 200 binden fazla insanın ölümü, demokrasinin güvencesi miydi?

2003’te ABD ve NATO kuvvetlerinin Irak’ı işgali, bir milyondan fazla insanın ölümü, demokrasinin güvencesi miydi?

2011’de ABD ve NATO kuvvetlerinin Libya’yı işgali, 10 binlerce insanın ölümü

2011’den bugüne ABD ve NATO güçlerinin Suriye’de iç savaşı başlatması, Suriye’yi terör örgütlerinin savaş alanına çevirmesi, 400 bin insanın ölümü

Ve de Ortadoğu’da ABD ve NATO güçlerinin, çok sayıda terör örgütlerini besleyip büyütmesi, her türlü silahla donatması ve tüm Ortadoğu’yu bu örgütlerin çatışma alanına çevirmesi demokrasinin güvencesi miydi?

***

Elbette, bu arada kendimize de bir soralım:

Eğer NATO, “Demokrasinin bir güvencesi ise ABD ve NATO üslerine karşı Tam Bağımsız Türkiye kavgasını veren, kurucu milli değerleri ayağa kaldırmak isteyen 68 kuşağı, neyin kavgasını vermişti?

Eğer NATO, Demokrasinin bir güvencesi ise Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü yapan 68 kuşağı, neyin kavgasını vermişti?

 Ve de eğer NATO, demokrasinin bir güvencesi ise verdikleri kavganın bedelini hayatlarıyla ödeyen bu kuşak, neyin bedelini ödemişti?

Sonuç olarak diyebiliriz ki, gerek İsveç’in NATO’ya katılımına “evet” demiş olmak ve gerekse Finlandiya’nın NATO’ya katılımına “evet” demiş olmak, ABD politikalarının hizmetindeki emperyalizmin silahlı gücü NATO’ya “evet” demiş olmaktır.

Ve de bunun başka bir izahı da yoktur.