Geçenlerde TV haberlerinde, bir devlet büyüğümüzün geç gelmesi nedeniyle uçağın yaklaşık bir saat rötar yaptığından ve bazı yolcuların buna tepki gösterdiğinden söz ediliyordu. Hatta bir tanesi şöyle bağırıyordu: “Onun yüzünden zarara uğradım. Bizi bekletmeye hakkı yoktu. Bu kul hakkıdır ve ben hakkımı haram ediyorum!”
Düşündüm. Siyasetçimizin yaptığı en azından ayıptı ve yolcu da yerden göğe haklıydı. Ama verdiği ceza bana çok ağır gelmişti. “Hakkını haram etmek”, gerçekten de çok büyük cezaydı ve böyle bir cezayı almayı hiç birimiz istemezdik. Tabii ki inanan ve korkan için. Yoksa birileri için bu tür bir cezanın hiçbir anlamı olmayabilirdi.
Bütün bunları düşünürken Cücelioğlu’nun “Mış Gibi Yaşamlar” adlı kitabında anlattığı bir anısı aklıma geldi. Aynen aktarıyorum:
“Amerika’dan gelen bir misafirim su istedi, verdim. İçerken suyu boğazına kaçırıp öksürmeye başlayınca da “helal helal” diye seslendim. “Ne anlama geliyor” gibisinden yüzüme bakınca, anlatmaya çalıştım ama kavramın bizdeki tam karşılığını bir türlü veremedim. Daha doğrusu Amerikan İngilizcesinde bu denli güçlü bir kavram bulamıyordum.
Bunun üzerine, “Benim verdiğim su yüzünden öksürdüğün için ‘helal ediyorum’ diyerek sana karşı iyi niyetimi belli ettim.” dedim ama ne demek istediğimi tam olarak yine anlatamayınca, daha iyi anlaması için bildiğim bir öyküyü anlattım.
Mobilyacıda gördüğü koltuk takımını çok beğenen bayan, fiyatı düşürmek için gösterdiği çabalar boşa çıkınca, beğendiğini önceden belli ettiği için satıcının fiyat düşürmediğini düşünerek öfkelenir ve;
-“Peki, alıyorum, ama hakkımı sana helal etmiyorum.” der.
Adam da soğukkanlılıkla;
-“O zaman bu koltuk satılık değil, sana satmıyorum.” diyerek karşı tepki gösterir.
Bayan;
-“Niye satmayacakmışsınız, parasını veriyorum ya.” deyince de;
-“Artık satılık değil.” diyerek sırtını dönüp o yokmuş gibi davranır.
Amerikalı misafirime bu öyküyü anlatınca; “Benim su içmemle bunun ne alakası var?” gibisinden baktı.
-“Suyu sana helal ediyorum, için rahat olsun.” dedim.
-“Helal etmesen ne olur?” dedi.
İslamiyet’te “kul hakkıyla karşıma gelmeyin” anlayışından söz edince de;
-“Bu dediğin bir değer olarak yaşıyor mu, yoksa bir slogan gibi konuşulan alışkanlık haline gelmiş bir söz mü?” diye sordu.
-“Ne fark eder?” deyince de;
-“Gerçekten bir değer olarak yaşıyorsa sizin ülkenizde rüşvet ve hak yeme olmaması gerekir, insanların birbirini kazıklamadığı bir toplum olmanız gerekir.” dedi.
Yüzüne baktım. Göz göze bakıştık. Yalan söyleyemedim.
-“Biz” dedim, “Yalan söyler, kazık atar ve hak yeriz. Ama dürüstlüğü dilimizden hiç düşürmeyiz. Güçsüzsen, arkan yoksa sıradan bir vatandaşsan, bu ülkede hakkını araman çok zor, hakkını elde etmen daha da zor. Örneğin: Rüşvet vermeden bir inşaat ruhsatı alman mümkün değildir. Ve bunu herkes bilir. Rüşvet alanların çoğu oruç tutar, rüşvet alan belediyeler ramazanda iftar sofraları kurar. Ve bu sofralarda hakkını helal etmekle ilgili konuşursan, Yüce Allah’ın ‘karşıma kul hakkıyla çıkmayın’ dediği bir dinimiz olduğu söylenir. Bunu rüşvet alanlar söyler. Söylediğimiz yalana inanana enayi olarak bakarız ve onu kazıklamaya hak kazanırız. Ama senin içtiğin suyu helal etmeyi de ihmal etmeyiz.”
-“Peki, neden böyle?” diye sordu.
-“Çünkü biz inanırmış gibi konuşmaya önem veririz, ama konuştuğumuz gibi yaşamaya önem vermeyiz.” dedim.
Evet, Doğan Cücelioğlu bunları söylüyor. Önce duygudaşlık yani empati yapıp kendimizden başlayalım, sonra da çevremizdekilere bakalım ve soralım:
Acaba doğru mu söylüyor?
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Hak yenir ama hazmedilmez. YUNAN ATASÖZÜ
· Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen. Yunus Emre
· Günahtan kaçmayan âlim, meşale tutan köre benzer. Doğru yolu gösterir ama kendisi göremez. ŞADİ ŞİRAZİ
· Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz. Hz. Ömer
· Kimin düşündüğü ile söylediği bir olursa işte doğru insan odur. Yusuf Has Hacip
· Ne mutlu eğri zamanda doğru durabilene! Pir Sultan Abdal
· Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar. Giordano Brun
· Dininizi doğru öğreniniz, yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz. Hz. Ömer