Dün yayımlanacaktı bu yazımız, bu güne kaldı.

Neydi dünün özelliği?

Dün 25 Kasım’dı ve bugün tüm dünyada ve ülkemizde; Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü olarak belirlenmişti.

Neydi 25 Kasım’ın özelliği?

25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı direnen üç kız kardeş Patria, Minerva, Maria Mirabel'in cesetleri, bir uçurumun dibinde bulunmuştu.

Mirabel kardeşlerin, tecavüz edilerek vahşice öldürüldüğü ortaya çıktı ve onlar diktatörlüğe karşı mücadelenin sembolü oldu.

Bütün dünyada yankı bulan bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler de; 17 Aralık 1999 tarihinde; “25 Kasım'ın, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsenmesine karar verdi.

Ve bu anlamlı gün, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde çeşitli etkinliklerle anılıp, günün önemi anlatıldı ve kadına yönelik şiddet(ler) kınandı.

Bu etkinliklerde, kadına yönelik her türlü darp ve cinsel saldırı olayları için;

* “Şiddetin ta kendisidir…” dendi,

* “Utanç verici insan hakkı ihlalidir…” dendi.

* “Tek kelimeyle insanlığa ihanettir” dendi.

* “Coğrafi bölge, kültür ve servet sınırı da tanımayan kadına şiddet devam ettiği sürece; eşitliğe, kalkınmaya ve barışa dair gerçek bir ilerlemeden söz edilemez.” dendi.

… …

* Ben de yazımın başlığıyla kınadım kadına yönelik şiddet olaylarını.. “Hayvanlar (bile) eşlerine asla saldırmaz” dedim.

“Bile…”

Evet, “hayvanlar bile…” dedim.

Demek istedim ki; “Eşine şiddet uygulayan, yaratığa insan denmez, hayvan da denmez. Çünkü hayvanlar bile eşlerine asla saldırmaz…”

Ama insanoğlu, saldırıyor.

Sadece eşleri değil, kadının aile bireylerinden tutun; kamusal alana kadar uzanan bir alanda diğer erkeklerin de sözlü ya da fiziksel saldırısına maruz kalıyor kadınlar.

Ve...

Ve ne acıdır ki istatistikler: dünya genelinde, hayatları boyunca en az bir kez şiddete maruz kalmış kadın oranının %35 civarında olduğunu ortaya koyuyor.

Sağlık açısından bakıldığında, söz konusu şiddet olaylarının; ciddi fiziksel ve psikolojik problemlere yol açtığı, yine küresel bir araştırmaya göre de eş şiddeti vakalarının %42’sinin yaralanmayla sonuçlandığını gösteriyor.

Üstelik bu zorbalıklar aynı zamanda çocukları da derinden etkiliyor..

Ölüm vakaları ise, işin en acı kısmı...

İstatistikler, tüm dünyada cinayete kurban gitmiş kadınların neredeyse % 40’ının eşleri ya da yakın ilişkide oldukları erkekler tarafından yapıldığını gösteriyor.

Öte yandan kadına şiddet, erken yaşta evliliklere yol açıyor. Bu konuda yapılan araştırmalar da dünyada her yıl, 15 milyon kızın, 18 yaşından önce evlendiğini gösteriyor.

Dahası, erken evlenen kızlar daha çok şiddete maruz kalıyor ve bu durum aynı zamanda ortaöğretim ve ötesini terk etmeyi de beraberinde getirerek, kadınlar ve toplum üzerinde bir başka kalıcı hasar bırakıyor.

… …

Yaşar Kemal der ki, “Bu ülkede dört şey olmayacaksın; kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı…”

Ben de derim ki; “Zor zanaattır kadın olmak. Özellikle bizim coğrafyamızda…”