Sevinçle, koşarak çıktım üçüncü kata kadar. Anahtarımla dairemizin kapısını açıp girdim içeri. Çantamı holün bir köşesine bırakıp, elimde ödül paketimle içeri geçtim. Annem geldiğimi duymuş, hasta yatağından kalkmıştı. Sırtında geceliğiyle karşıladı beni.

Sağ eliyle karnının sağ yanını, ameliyat yerini tutuyordu. Hastalığında bile güler yüzlüydü annem.

“Hoş geldin yavrum,” dedi.

“Hoş bulduk anneciğim.”

Yanaklarımdan öptü. Ben de annemi öptüm.

“Nasılsın?”

“Bugün biraz daha iyiceyim yavrum.”

“Sevindim buna.”

Geçip kanepeye oturduk.

Evimiz sıcaktı.

“Kendini yormasaydın. Yapılması gerekenleri biz yapardık babam gelince.”

“Sağ olsunlar! Komşularım yalnız bırakmıyorlar beni. Özellikle de Aysel Hanım’ın iyiliğini unutamam yavrum. Akşam yemeğimizi de hazırladı gitti.”

“Gerçekten de çok iyi insan Aysel Teyze. Bulunmaz bir komşu.”

“Atalarımız ‘ev alma komşu al’ diye boşuna dememişler yavrum.”

“Haklısın anneciğim.”

Sonra ödül paketimi uzattım kendisine.

Paketi alan annem, şaşkın bir ifadeyle yüzüme bakarak:

“Hayrola, nedir bu?” diye sordu.

“Bir ödüllendirme armağanı.”

“Kimden?”

“Okul müdürümüzden.”

“Ne için verdiler ki?”

“Beni yakışıklı buldukları için.”

“Yine başladın maskaralığa. Akşam akşam beni meraklandırmaktan zevk mi duyuyorsun oğlum? Ne var içinde bunun?”

“Onu ben de bilmiyorum anneciğim. Açınca öğreneceğiz.”

Annem yanağımı okşayarak:

“Sürpriz yapmaktan her zaman hoşlanırsın zaten. Bu da onlardan biri olmalı.”

Masanın çekmecesindeki makası getirip anneme verdim. Açıkçası ben de meraklanmıştım. Paketin rafyasını keserek özenle açtı. İçinden bir defter, bir tükenmez kalem, bir de kitap çıkmıştı. Bu kitap Adnan Yazar’ın “Öğretmen Atatürk“ adlı kitabıydı.

“Armağanların güzelmiş!” diyen annem saçlarımı okşadı. “Peki, niçin verildiğini söylemeyecek misin?”

“Kitabın iç kapağında yazılıdır sanıyorum.”

“Annem kitabın kapağını çevirdi. Orada özenli bir yazıyla şöyle yazıyordu:

“Öğretmenler Günü Kompozisyon Yarışmasında il birinciliğini okulumuza kazandıran öğrencimiz Özgür Aydın’ı kutluyor, başarılarının sürekli olmasını diliyoruz.”

Altında da okul müdürünün adı ve imzası vardı.

Annem sevinç ve şaşkınlıkla:

“Demek il birincisi oldun öyle mi? Aman Allah’ım! İnanamıyorum buna! Demek il birincisi?” diyerek öyle bir sarıldı ki bana.

“Akıllı oğlum, aslan oğlum benim!..” diyerek öpmeye başladı beni.

“Anneciğim, büyütülecek bir şey değil ki bu.”

“Ne demek yavrum! 25 tane ilkokulu olan bir ilde, il birincisi olmak az başarı mı? Seninle ne değin övünç ve gurur duysak azdır! Neden böyle bir yarışmaya katıldığını söylemedin?”

“Gerek görmemiştim.”

Sarılıp yeniden öptü.

“Canım oğlum benim.”

(SÜRECEK)