Düzgün baba söylencesi de Dersim’de çok yaygın bir söylencedir. Asıl adı Şah Haydar olan Düzgün Baba babasıyla birlikte yaşadığı Nazimiye’nin Zargovit köyündendir.
“Düzgün Baba, Dersimli Alevilerin mitolojik karakterlerinden biridir. Ayrıca Nazımiye'de Kıl köyü yakınında aynı isimle anılan bir dağı simgelemektedir. İnanışa göre o yöre halkınca Kemerê Duzgıni, Bımbarek ya da Kemerê Bımbareki olarak adlandırılan bu dağın zirvesinde kaybolmuştur. Zargovit tepesinde hayvanlarını otlatmak için bir ev yapar. Burada hayvanlarıyla meşgul olur.” (Tunceli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü sayfasından alınmıştır.) (türkiye.gov.tr)
Düzgün, babasına ait keçi sürüsünü yaz kış otlatmaktadır. Yazın otlaması anlaşılıyor da keçilerin kışın otlaması ne anlama geliyor, diye sorduğumda yöre halkından birine önce bir düşünceye daldı sonra yavaş yavaş anlattı. Kışın ortasında Düzgün keçileri otlatmaya götürür ve yiyecek ot bulamayan keçiler Düzgün’den yem bekler gibi boyunlarını büker, gözlerine bakar. Düzgün elindeki asasıyla hangi ağaca dokunsa, hangi çalıya değse yeşermektedir, filiz vermektedir, keçiler yapraklarla beslenmektedir ve çok canlı, diri semirmiş görünmektedir. Bu durumu fark eden köylüler “Onun işleri düzgün, iyi gidiyor.” derler. Böylece Şah Haydar Düzgün adıyla anılmaya başlar ve söylence böyle bilinir.
Düzgün Baba adına bir anıt bulunmamaktadır. Sonradan Baba’ya saygı amacıyla Nazimiye ilçe sınırlarında bulunan Düzgün Baba Dağı kutsal bir alan olarak tanınmış ve bir de Düzgün Baba Türbesi inşa edilmiş. Oldukça yoğun ilgi gören bir gezgin çekim merkezi. Bizim halkımız söylencelere çok değer verir ve bir süre sonra bu söylenceler gerçekten yaşanmış gibi anılır. Anlatım ne olursa olsun yöre halkının inancına saygıda kusur etmemek gerekiyor. Aslında inançlara saygılı olmak bir insanlık görevidir; kimse kendi inancını tek inanç diğerlerini aykırı/öteki olarak göremez, farklı inançlara saygısızlık berberinde sorunlar da getirir.
Festival kapsamında ilk ziyaret ettiğimiz köy Zeve. Zeve eğitimci müfettiş dostum Kahraman Kevinç’in de doğup büyüdüğü köy. Dersim’e hareket etmeden önce konuştuğum Kahraman öğretmenin köylülerine selamını getirdim, mutlu oldular. Kahraman öğretmenin dostu bizim de dostumuzdur diye içeri buyur edenler oldu, ancak zamanımız yoktu. Kevinç soyadlı birkaç Zeve’liyle tanıştım, Kahraman öğretmeni köylerine bekliyorlar.
Belediye ziyaretçileri ve konuşmacıları Zeve’ye davet etti ve köyün kutsallığı üzerine bir rehber bilgi verdi. Zeve Köyü aynı zamanda Üryan Hıdır Baba’nın da köyüdür.
Gözlemlediğim kadarıyla Pertek yöre halkının inanç merkezi olma özelliğini sürdürüyor ve yurt içinden ve yurt dışından binlerce turisti ağırlıyor. Birbirinden çok uzak olmayan Pertek, Harput, Ovacık-Munzur üçgeni içinde yer alan topraklar yazın ağırladığı gezginlerle çok büyük bir çekim merkezi olmuş. Ziyaretçi sayısı çoğaldıkça, bölgede kalacak yer sorunu da yükseliyor. Bu yöreye kalıcı oteller, moteller gibi konaklama merkezleri acil olarak yapılmalı. Tabii ki Tunceli merkez yerleşim alanı da aynı özelliklere sahip.
Dersim’de Kırmançki/Dersimce, Zaza ve Türkçe konuşuluyor. Tunceli merkezde kulak kesildiğim her konuşma, ya Kırmançki ya Zaza ya da Türkçe. Tunceli’de müze önünde kurulan sette konser provası yapan grupların şarkı ve türküleri ağırlıkla Kırmançki, Zaza veya Türkçe. Hazırlık konser başlamış havasında. Şarkılarla birlikte halay çekenler eşlik ediyor hazırlığa. Uzun uzun dinledim prova yapan grupları ve solistlerini. Konser akşam 19:30’da başlayacaktı, ancak benim otobüsüm 19:00’da kalkacaktı. Prova yapanların erken gelmesi benim için büyük şans oldu. Konserde söyleyeceklerini önceden dinlemek nasip oldu. Pek bir şey kaçırdığımı sanmıyorum, konseri bekleyenler de çok kalabalıktı.
1971 yılında Köy enstitülerinin devamı olan öğretmen okulundan mezun olduktan sonra ilk atandığım köy Çorum, Ortaköy ilçesi, Senemoğlu köyü idi. Bir Kürt köyü. Kırmançi konuşuyorlardı ve ben tek sözcük anlamıyordum. Sonra aklıma köyden yetişmiş, sanat okulu mezunu Rıza’nın yardımıyla üç-beş tümce Kırmançi öğrenmek gelmişti. Günlük yaşamı yönetecek kadar öğrenmiştim, belki de yabancı dile yatkınlığımdandı. Zaten o yılın baharında Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce bölümüne girmeyi başarmıştım. 52 sene sonra Dersim’de canlı Kırmançi şarkı dinlemek de varmış! Hoşuma gitti. Bu diller ülkem halklarının zenginliği ve güzelliği; korumalı, geliştirmeli, günlük yaşama sokmalıyız. Çok kültürlü, çok dilli, farklı inançlara bağlı bir toplum olduğumuzu kabul etmeliyiz. Yıllar önce Kürtçe konuştuğu, Kürtçe şarkı dinlediği için hakarete uğrayan, şiddet gören, canından olan inanları düşündükçe insanlığın önünde dağ gibi duran ırkçılık sorununu en azından kendi ülkemizde çözmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sanırım demokrat olmanın gereklerinden biri de budur.
Kırmançki dilinde ve Türkçe olarak okunan Düzgün Baba türküsünü Zeynep Bakşi Karatag’ın kadife sesinden dinlemek o toprakları ve insanlarını anlamak anlamına gelir:
DÜZGÜN BABA
Kışlanın karşısına mekan kurmuş
Adı Düzgün, Düzgün Baba
Neden öyle efkarlı duruyor
Adı Düzgün, Düzgün Baba
Jâla'ya dönüp yalvarıyorum
Bize dosttur her güzel ziyaretçi
Diyor, efkarlanma, şimdi yoldadır
Adı Düzgün, Düzgün Baba