7 Ekim gününden başlayarak tam 48 gün (7 Ekim-24 Kasım) karadan, havadan, denizden bombalanan Gazze’ye ölüm yağmıştı.
Bütün dünya ve BM, tam 48 gündür ölüm yağdıran bu görüntüyü bir film gibi seyreder olmuştu.
Sonuçta 24 Kasım sabahı Türkiye saatiyle 08’den başlayarak esir takası amacıyla toplam 7 günlük bir “insani ara” verildi.
Katar ve Mısır’ın aracılığı ile varılan bu anlaşma, yani 7 günlük “insani ara”, 1 Aralık sabahı Türkiye saatiyle 08’de sona erdi. Ve Gazze üzerine yine ölüm yağdırılmaya başlandı.
Ama bütün dünya ve BM, yine bir film gibi seyreder oldu ve de olmakta.
* * *
Ve esir takası:
Gazze’de 200-250 kadar İsrailli rehine, İsrail’de 6 binden fazla Filistinli esir olduğu ifade edilmişti.
İşte bu 7 günlük esir takasında, İsrail cezaevlerinden 240 Filistinli esir serbest bırakıldı. Gazze’den de 81 İsrailli rehine serbest bırakıldı.
Aslında bu esir takası 1968, 1971, 1983, 1985, 1996, 2004, 2008, 2009 ve 2011 yıllarında da olmuştu.
Nitekim 2011 yılında yapılan esir takası anlaşmasıyla, 5 yıldır rehin tutulan İsrail askeri Gilad Şalit karşılığında, yani bir İsrail askeri karşılığında İsrail cezaevlerindeki 1027 Filistinli serbest bırakılmıştı.
* * *
Peki, bu savaşın bu soykırımın nihai amacı nedir?
Elbette İsrail’in büyük planı, Gazze’yi insansızlaştırmaktır. Yani Gazze’yi Gazellilerden arındırmaktır.
Ve de hedef, er ya da geç kurulacak Filistin devletinin Akdeniz’le ilişkisini kesmektir. Ki, ABD’nin beklentisi budur. Daha da doğrusu bu bir ABD projesidir.
Çünkü Akdeniz, dünya ticaret yolu olarak her zaman tarihte çok büyük önem arz etmiştir. Bugün ise zengin petrol ve doğalgaz yatakları ile daha da önemli bir noktaya gelmiştir.
İşte bu nedenle, Akdeniz’deki ticaret yolları ve enerji kaynakları, Başta ABD olmak üzere Batılı sömürgeci ülkelerin hedefi olmuştur.
Ve de bu nedenle, ABD ve İngiliz gemileri Akdeniz’e boşuna gelmemişlerdir.
Zaten Batı’nın bir garnizon devleti olan İsrail’in görevi de bu emperyal ülkelerin bölgedeki tetikçi gücü olmaktır, verilen görevi yapmaktır.
Görülen o ki, bir ABD projesi olarak sahneye konulan “Arap Baharı”ndan bugüne, aralıksız karıştırılan Akdeniz ve daha genelde bölge, daha çok ve de daha büyük olaylara gebedir.
Akdeniz’e kıyısı bulunmasa da, ABD ve İngiltere gibi sömürgeciler için bölgeye yönelik politika budur.
* * *
Sonuçta bugün görünen acı gerçek:
Gazze, İsrail saldırılarıyla insan yaşayamayacak bir hale getirilmiştir.
Ve savaştan sonra, sağ kalabilenlerin hayatını Gazze’de devam ettirmeleri imkânsız kılınmıştır.
Ne yazık ki, ne Arap Dünyası’ndan, ne İslam Dünyası’ndan, ne de Birleşmiş Milletler’den Gazze’deki bu katliama, bu soykırıma “dur diyen” güçlü bir ses yükselmemiştir.
Ve Arap dünyası ve de İslam Dünyası, ABD’den yardım bekler olmuştur.
Ama yine de Batılı sömürgeci ülkelerin halklarında, bu katliama, bu soykırıma güçlü sesler yükselir olmuştur.
Elbette emperyalizme karşı canıyla, kanıyla savaşarak kurulan ülkemizde, siyasetin sağı da solu da Gazze’deki bu soykırıma daha yüksek bir ses yükseltmelidir.
Tıpkı 68 kuşağının Filistin davasında bizzat yer aldığı gibi…
Ve de bu konuda farklı yaklaşım var gibi bir görüntü verilmemelidir.
Bakın, yaşanan bu felaketin acısını herkesten daha çok yaşayan Gazze’li çocuklar, dünyaya nasıl seslenmiştir? (Yarın)