Hz. Ükkaşe’nin maksadı, R.SAV.in iki küreği arasında omuzunda bulunan “Nübüvvet mühürünü görmek ve onu öpmekti.”

Resulallahın omuzunda iki küreği arasında kudretten, yaratılıştan bir ben, et parçası üzerinde “La İlahe İllallah, Muhammedürresulüllah” yazılı idi. Hatta bu nişanın peygamberlik alameti olduğu Tevrat’ta, Zebur’da ve özellikle İncil’de bildirilmişti. Hz. Ükkaşe resulallahın nübüvvet mühürünü öptü ve sarıldı. “Ey ahali, benim maksadım kamçı vurmak değil, mübarek nübüvvet mühürünü ve resulallahın bedenini öpmekti” dedi.

(Aslında R.SAV.in yüce Allah’ın vaadi ilahisi var. Ya Resulallah, senin yarabbi bu bedenin yakma diye mest ettiğin vücudu yakmam şeklinde bir hadisi kudsi veya hadisi şeriften söz edilir. Hatta Hz. Muhammed SAV. bir amaçla Hz. Ali’nin babası Ebu Talib’in de vücudunu mest etmişti. Ulu Allah, onun iman ehli olmadığı için Hz. Muhammed SAV.in Ebu Talib’in vücudunu mest etmesinin ona bir yararı olmadığını (Kısas suresinin 56. ayeti) “Resulüm, sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Bilakis hidayete Allah dilediğini erdirir. Onları en iyi Allah bilir” buyurulmuştur.

Rivayete göre, R.SAV. Hz. Ali’nin babası ve R.SAV.in amcası olan Ebu Talib’in ölürken vücudunu mest etmiş,. Allah’ın vaadi üzere cehennemde yanmasın istemişti. Amcası iman etmemiş, onun için R.SAV.in onun vücudunu mest etmesi Ebu Talibe’bir yarar sağlamamıştır.)

Gelelim Hz. Ükkaşe olayına:

Hz. Ükkaşe, “Ya Resulallah SAV. Cenab-ı Hakk’ın size olan vaadini bildiğim için, mübarek vücudunuza sarılmak ve nübüvvet mührünü öpmek için sizde olan hakkımı almak istedim. Yoksa sizin gelmiş geçmiş günahlarınızın affedildiğini, masum günahsız olduğunuzun ayetle sabit olduğunu biliyorum” dediler.

Bunun üzerine R.SAV. camiyi dolduran cemaate, ashabına hitaben; “Cennet ehlinden birisini görmek isteyenler bu zata baksın” buyurdular.

Bu olayın bizlere verdiği mesaj şudur:

Haşa, peygamber de olsa hak deyince akan sular durulur. Peygambere de hesap, hak ve hukuk sorulur.

Kainatın efendisi Hz. Muhammed SAV.e hak soruluyor ise bizlere de sorulacağı mutlak ve kesindir.

İkincisi; Ufak bir alacak dahi olsa, mahşerde hak sahibine iade edilecektir. Ve şimdiden tedbirini almalıyız.

Üçüncüsü; bu olay, bizlere kul hakkının ne kadar hassas bir konu olduğunu, bu işin şakasının olmadığını bizlere göstermek ve delil olmak için zuhur etmiş bir hadisedir.

Ne mutlu ibret alana, tedbirini alıp kul haklarından daha dünyada iken kurtulana diyorum.

(SÜRECEK)