EFENDİMİZ DİLENCİLİĞİ YASAKLAMIŞTI, AMA
YARDIM İSTEKLERİNİ DE GERİ ÇEVİRMEZDİ

Dilenciler yarın mahşer günü yüzlerinin etleri dökülmüş, elektrik direklerinde asılı “ölüm tehlikesi” uyarılarındaki gibi korkunç görünümlü, iskelet şeklinde huzurallaha çıkacaklardır.
R.SAV. efendimiz dilenciliği yasakladığı halde, kendisinden ömür boyu birşey istendiğinde hiçbir Allah’ın kulunu reddetmemiş, geri çevirmemiştir. Varsa verir, yoksa başkalarından ödünç alır, verir. Onu da bulamazsa isteyene vaat eder ve vaadini mutlaka yerine getirirdi. Onun için şey’en lillah, Allah için diye isteyenlerin ihtiyaçlarını gidermek için elinden geleni yapardı.
Şimdi, R.SAV.in zamanında yaşanmış hadisi şerif özelliğindeki ibretli bir olayı anlatarak Allah aşkına, Allah rızası demenin nasıl önemli olduğunu ifade edelim.
Allah aşkına:
Sahabilerin (R.SAV.in dostlarından olan) ileri gelenlerinden Ebu Umame R.A. anlatıyor... R.SAV. efendimiz bir gün bize şöyle buyurdular.
Sizlere Hızır’dan bahsedeyim mi?
Biz de evet ya resulellah dedik. Anlattılar;
“Hızır bir gün İsrail çarşısında dolaşıyordu. (Hızır AS nebi midir, veli midir, öldü mü, yaşıyor mu tartışmalıdır. Genel kanaat peygamber olduğu ve hala yaşadığı şeklindedir. Hz. Musa A.S. ile olan serüvenleri Kur’an-ı Kerim’de kehif suresinde vardır. Daha önceki makalelerimizde uzun uzadıya anlatmıştık. İsteyenler ansiklopedilerin Hızır maddesinden okuyabilirler.) Hızır A.S.e bir köle geldi. Hızır’a ben köleyim, efendime beni azad etmesi için para söz verdim. Para topluyorum. Bana yardım et diyerek Hızır’a yalvarıyor. (Ama Hızır olduğunu bilmiyor) Ve Allah aşkına, Allah rızası için ne olur diyordu. Hızır ihtiyacı olan köleye boşuna yalvarıp Allah adı verme. Bende verecek bir kuruşum yok demesine rağmen ne olur Allah aşkına yardım et. Berhudar ol (mesut ol). Efendi niçin ısrar ediyorsun. Beni zor durumda bırakıyorsun. Param yok, diyordu.
Allah’a inanır, güvenir, onun rızasını talep ederim. Fakat sana verecek param yok dese de, adam tekrar ısrar edip Allah için bana bir sadaka ver. Çünkü sen iyi bir insana benziyorsun. İyiliğin yüzünden belli, diyordu.
Ulu Allah’ın adını ısrarla verince, Hızır dayanamadı. Yüce Allah’a inancım ve itimadım tamdır. Ama sana verecek bir param yok. Ama istersen beni al köle diye sat. Benim param ile kendini azad ettir. Olur mu? Dedi. Yardım isteyen köle nasıl olur? Buz gibi olur. Allah için canımı sana köle ediyorum. Bana Allah’ın adıyla müracaat ettin. Canım pahasına seni geri çeviremem, götür beni, köle diye sat diyor. Bunun üzerine o kendini kölelikten kurtarmak isteyen kişi, Hızır’ı almış, köle pazarına götürmüş. 400 akçe bedelle birisine satmış. Hızır kendini satın alan adama kimliğini demeden hizmetine başlamış. Fakat Hızır, cılız, narin yapılı, zayıf vücutlu bir görünümde olduğundan sahibi ona hafif işleri veren merhametli biriymiş. Hızır sahibine demiş ki, siz beni bedel ödeyerek satın aldınız. Bana daha ağır işleri verin yapayım ki, işe yarayayım. Siz benim işe yaramadığımı düşünüyorsunuz. Onu satın alan adam da, sen zayıf yapılısın, seni zahmetli işlerde kullanmak istemiyorum. Yaşın da bir hayli ilerlemiş. Hızır ısrar etmiş. Ben zayıf ve yaşlıyım ama gücüm yerinde. En ağır işleri görebilirim demiş. (Sanırım maksadı kendini gösterip bir an evvel kölelikten kurtulmakmış.) Bunun üzerine Hızır’ın sahibi ona öyle ise şu taşları buradan kaldır, şuraya taşı demiş. Fakat taşlar hem büyük ve ağır, hem de çokmuş. Hızır bu işi kısa zamanda yapmış. Hane sahibi geri dönmüş. Altı günlük işin bir saatte yapıldığını görünce şaşırmış.
SÜRECEK