Evet, bugün 26 Eylül Dil Devrimi’nin ve Dil Bayramı’nın 91’inci yıl dönümü

Dünkü yazımın sonunu Üzerinde siyasi kavganın da yer aldığı bu çalışmaya, 1983’de darbeciler tarafından nokta konuldu. Peki, dil üzerindeki çalışmalara ve Dil Devrimi ile Dil Bayramı’na siyasal ve toplumsal yaklaşım nasıl oldu?” diye bağlamıştım.

Ve de Türkçe üzerinde yaygınlaşan ve giderek baskın bir dile dönüşen yabancı sözcükleri” konu yapmıştım

***

Elbette eski sözcükleri tümüyle söküp atmak zordu.

Zaten yoğunluğu Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan, Fransızca ve diğer Avrupa dillerinden de alıntılarla doldurulan Osmanlıcadan Türkçe sözcüklere geçiş zordu.

Çünkü asırlarca bu toplumun belleğine yerleşmiş, bir ölçüde diline uyacak şekilde değişime uğramış sözcükleri, ille de değiştirmek gibi bir uğraşı verilmemişti.

İşte Atatürk’ün talimatıyla 12 Temmuz 1932’de kurulan TDK, bu görevi üslenmişti.

Ama 12 Eylül darbesinin ardından 1983 yılında TDK, TTK ile birlikte “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu” çatısı altına alınarak dernek tüzel kişiliğine son verildi.

Zaten 1951 yılında da DP iktidarı tarafından kurumun ödeneği kesilmişti.

Ayrıca 1955-1983 yılları arasında verilen çeşitli dallardaki ödül verme programı da kaldırıldı.

Ve de devrim, örgüt, ulus, söylev, yandaş, anı, esin, kuram, yaşam, evren…” gibi birçok sözcük, özellikle TRT’de yasaklandı.

Bunun üzerine Aziz Nesin “Kenan Evren’e Kenan Kâinat diyeceğim” demişti.

***

Dil Devrimi, cumhuriyet karşıtlarının da hedefi oldu.

Özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra, Türk Dil Kurumu’nu ve Türkçenin arılaştırılmasını karalayan, dışlayan bir siyasal tavır geliştirildi.

Aslında Dil Devrimi’ne gösterilen bu tepkinin kökeninde, düşünce özgürlüğünden duyulan korku vardı diyebiliriz.

Çok partili sisteme geçildiğinde ise dil, siyasi kamplaşmanın önemli bir siyasal aracı yapıldı.

Öyle ki bu ülkede dil; toplumsal yarılmanın, ilerici-gerici kamplaşmanın bir aracına dönüştürüldü. Sağcı-solcu siyasal kimliklerin birer ayıracı oldu.     

TDK sözcükleri, şimdiki adıyla solun yani bizim kampın; eski karşılıkları, şimdiki adıyla sağın yani karşı kampın oldu.

-Bizim kamp örneğin derken,  karşı kamp meseladedi.

-Bizim kamp devrim derken,  karşı kamp inkılâpdedi.

-Bizim kamp örgüt derken, karşı kamp teşkilatdedi.

Görüldüğü gibi, bu kavgada sözcükler de paylaşılır olmuştu.

***

Ama bu olgu, siyasal kavgaya da siyasal kamplaşmaya da alet edildi.

Ve de Türkçe sözcük kavgası verilirken, dilimizin yeniden yabancı sözcükler tarafından, özellikle de İngilizce tarafından işgal edilişi görülmedi, görülemedi.

Şimdi ise yerini sosyal medyanın, akıllı telefonların terimleri aldı ki, dildeki arılaşmadan vazgeçtik bugünkü dili koruyabilir miyiz, bilemiyorum.

Oysaki Dil Devrimi’nin amacı Türkçeyi zenginleştirmekti. Ve de bu amaca ulaşabilmek için kurulmuştu TDK.

Ama bugün işlevini yitirmiş bir kuruma dönüştürüldü. Ve bu işlevi bugün, 22 Nisan 1987’de kurulan “Dil Derneği” üstlendi.

***

Peki…

746 yıl önce yani 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey’le başlatılan

Yunus’un, Karacaoğlan’ın, Köroğlu’nun, Dadaloğlu’nun, Nazım’ın şiirlerinde korunan…

Yaşar Kemal’in, Orhan Kemal’in, Kemal Tahir’in romanlarında yaşayan…

Veysel’in, Mahzuni’nin ve diğer halk ozanlarının sazında ve sözünde hayat bulan…    Ve de Atatürk’ün öncülüğünde kurulan TDK ile devam ettirilen dil kavgası, başarıya ulaşabilecek midir?

Bilemiyoruz ama yine de Dil Bayramı kutlu olsun.