O, tarihsel süreci doğru okumuş, zamana ve mekâna göre doğru adım atmıştı.

O, doğru karar vermiş, yapacağını yapmış, söyleyeceğini de söylemişti.

Ve o, çağdaş bir ülkenin temellerini atarak kurduğu Cumhuriyet’i, başta gençlik olmak üzere bu ülkenin halkına emanet etmişti.

Ve de o, 10 Kasım 1938’de bırakıp gitmişti.

Ama unutulmadıKurucusunu unutmadı bu ülkenin insanları            

Tam 86 yıl ona saygısını ve sevgisini sundu ve sunmakta bu toplum. Yine ondan cesaret almak istedi bu toplum ve de bu ülkenin gençliği.

Ve daha da önemlisi, ona ülkenin durumu iletildi, ülkenin gidişi şikâyet edildi.

Bu nedenle, ülkenin “hal ve gidişi” hakkında önceki yazılarımdan faydalanarak ben de bu şikâyete ortak olmak istedim.

***

Evet, Atam…

Sen “Korku üzerine egemenlik kurulamaz” demiştin.

Demiştin ama Atam, bu ülke yıllarca korku üzerine inşa edildi. Darbelerle terbiye edilir, baskılarla susturulur oldu.

***

Sen, “Tam bağımsızlık, elbette siyasi, mali, iktisadi, askeri, adli, kültürel, vs. her alanda tam bağımsızlık, tam serbestliktir” demiştin.

Demiştin ama ordusu NATO'ya bağlı, siyaseti ABD'ye bağlı, ekonomisi Küresel Sermayeye bağlı bir ülke olundu Atam.

***

Sen, “Basın ulusun ortak sesidir. Bir güç, bir okul, bir yol göstericidir” demiştin.         Ama Atam, bu ülkede basın ya yandaş yapılır oldu, ya da bastırılır oldu.

***     

Sen, “Yurtta barış, dünyada barış” demiştin.

Ama ne ülkemizde barış sağlanır oldu ne de komşularımızla Atam.

Ve de Atam, ülkede bugün etnik ve inanç kimlikli tehlikeli bir yarılma yaşanmakta.

***

Ve Atam, tam 86 yıl anma programları yapılmakta seni anlatmak için.

Ama anlatılamadın, anlaşılamadın Atam.

Tarihlerde sen, bayramlarda sen anlatıldın.

Kitaplar yazıldı, köşeler yapıldı senin için.

Yürüyüşler yapıldı, mitingler yapıldı senin adına.

Ama yine de anlatılamadın, yine de anlaşılamadın Atam.

Oysaki çocuk yaşta senin adınla büyüdü bu toplum. Senin devrimlerin, senin ilkelerin anlatıldı bu topluma.         

Yine de anlaşılamadın Atam.

***     

İşte şimdi sormak gerekmez mi Atam.

Seni biz mi anlatamıyoruz, yoksa toplum mu anlayamıyor diye

Çünkü Atatürkçü değerler aşınmakta ise...  

Ve de bu ülke,  halen seni tartışmakta ise...

Bu işte bir sakatlık var demektir Atam.

Aslında bu toplumun seninle bir sorunu yoktur. Bu ülkede sağcı-solcu, Alevi-Sünni, bütün halkın sevgisi ve saygısı yüksektir sana.      

Yani sorun toplumda değil Atam.    

Sorun; seni anladığını sananlarda, anladığını sanıp anlatamayanlarda Atam.

Sorun; darbelerle seni koruyanlarda, seni bir korku simgesi yapanlarda Atam.

Ve daha da önemlisi; senin evrensel bakışını 1938'de dondurup, toplumu ve günümüzü okuyamaz bir kimliğe dönüştürenlerde Atam.

Oysaki sen, “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum” demiştin. Ve de “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” demiştin.

Demiştin ama bu sözler, yalnız bir duvar yazısı olarak kaldı Atam.

Ve de bir kesim seni “tabu” yaptı, bir kesim sana “deccal” dedi Atam.

***

Ve sen, “Okuyan-yazan, soran-sorgulayan bir nesil” demiştin.

Ama soran-sorgulayan, vatan haini gibi görüldü Atam.

Sen, “Gerçeği konuşmaktan korkmayınız” demiştin.

Ama gerçeği söylemekten ve de söyleyenlerden korkulur olundu Atam.

Sen,  “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” demiştin.

Ama fikri bağlı, vicdanı bağlı, irfanı bağlı nesiller yetiştirildi Atam.

Sen, “Düşünceler zorla, şiddetle, topla, tüfekle kesinlikle öldürülemez” demiştin.

Ama cezaevleri, karakollar, mahkemeler düşünenlerin terbiye edildiği(!) mekânlar oldu Atam.  

Sonuç olarak, sana şikâyetlerim ve iletmek istediklerim şimdilik bu kadar Atam.