MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “PKK Terör Örgütü Başı Abdullah Öcalan’ın tecridi kalksın, gelsin DEM Parti Grup Toplantısında TBMM’de konuşsun” demesiyle gündem birdenbire değişti. Herkes “ne oluyor?” demek zorunda kaldı. Aslında bu iktidarın çıkmazlarına ve çaresizliğine, en uç noktadan da olsa bir çare arayışı idi.
“Neden?” diyenler için öncelikle mevcut durumun değerlendirmesini yapmak lazım. Diğer yandan Bahçeli bunları söylerken, söyleyene değil söyletene bakmak lazım. Eğer bu plan ulusal düzeyde değil de, uluslararası düzeyde ise, söyletenin de söyletenine bakmak lazım. Yani ABD’ye bakmak gerekir. Sonuçta ABD Irak’ta komşumuz sayılır.
Önce içinde bulunduğumuz durumu tahlil edersek, ülke derin bir ekonomik kriz içerisinde. İktidar neredeyse ülkeyi yönetme yetisini kaybetmiş durumda. Bırakalım ülkeyi, AKP kendi içindeki krizlere bile çare bulamaz durumda. İnsanlar aç ve sefil. Emeklinin durumu içler acısı. Bazı özel hastanelerde bebekleri doğmadan öldürüyor, gözünü kâr hırsı bürüyenler. İşsizlik almış başını gitmiş. 750 bin çocuk okulunu bırakmış sanayide iş peşinde. Köylünün ürünü para etmiyor, yakayı tefecilere kaptırmış. Sokaklarda güven kalmamış. Her sokakta bir çete. Uyuşturucu ilkokullara düşmüş. Uyuşturucu manyakları kız arkadaşının kellesini kesiyor, kendisi de intihar ediyor . Sınırlarımız kevgire dönmüş, dileyen elini kolunu sallayarak giriyor. Son TUSAŞ’ı kana bulayan teröristler de Suriye sınırından girmiş. Kadın ve çocuk cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor…Hasılı ülke yönetilemez olmuş.
Saray Yönetimi bir şeyin farkında artık. Seçilme şansları kalmamış. Zaten ikinci parti durumundalar. Saray Yönetimine AKP, MHP, HÜDA PAR, BBP bileşeni yetmiyor. DEM Parti’nin de desteğine ekmek-su kadar gereksinimi var. Başka türlü iktidarının sonudur. Hiçbir şekilde kazanamıyor, açık. Eğer CHP halkın beklediği ciddi muhalefeti yapsa idi, zaten iktidar çatırdayacaktı. Sayın Özgür Özel’i sözde “yumuşama” algısı ile etkisiz hale getirince, Sayın Özel güven kaybına uğradı. Buna rağmen iktidar yine de çıkmazda ve yine de çaresiz. Kürt oyları olmazsa olmuyor, olmuyor.
İktidarda kalmak için her yol geçerli. Sarayda oturmak için, Öcalan TBMM’de konuşursa konuşsun. Yeter ki önümüzdeki 5 yılı da garantiye almak lazım. Bunun için de Anayasa değişikliği gerekiyor. Anayasa değişikliği için de Kürt Vatandaşların oylarına gereksinim var. Koparılan onca gümbürtünün önümüzdeki 5 yılı daha garantiye alma çabası olduğu açıkça ortada değil mi?
Kürt sorunu bölgesel bir sorundur. İran, İsrail’i füze yağmuruna tutmuştu. İsrail de yanıtını verdi. Sonrasında Ortadoğu’da durumlar ne olur kestirmek güç. Ancak ABD’nin Türkiye’nin desteğini isteyeceği açık. Diğer yandan ABD ve İsrail’in PYD-YPG-PKK/KCK gibi terör örgütlerini de arkasına alması gerekecektir. Bunları zaten ABD yönlendiriyor. ABD’nin bu örgütlerin bileşeninden bölgede ikinci bir İsrail yaratmak istediği, herkesin bildiği bir konu. Bu da olayın ikinci ve uluslararası boyutu oluyor.
Türkiye’nin bir Kürt sorunu vardır. Sorunun çözümü için önce samimi olmak lazım. Sonra ülkedeki tüm kesimlerin görüş ve önerisi alınmalı. Bir veya iki kişinin “ben dedim oldu” demesiyle çözülecek basit bir olay değildir.
Çaresiz durumlarda bunu bir çare olarak gündeme getirmek, olaya yaklaşımdaki ciddiyetimizi de sorgulanır hale getirmektedir.