Ve bugün bu tarihi günün, bu mutlu günün 101’inci yıldönümü…
Ve de emperyalizmin Ortadoğu jandarması İsrail tarafından, tam 387 gündür karadan, havadan, denizden bombalanan mazlum Gazze halkının acısı, tüm Türk halkının vicdanını sarsarken…
Emperyalizmin garnizon devleti İsrail tarafından Lübnan, ikinci bir Gazze’ye dönüştürülürken…
Ve de İsrail’in İran’a saldırılarıyla savaş, tüm bölgeye yayılarak sınırlarımıza doğru yaklaşırken…
Yine de görkemli törenlerle ve büyük bir coşkuyla kutlanmaktadır Cumhuriyet’in 101’inci yılı.
Çünkü Cumhuriyet, modern dünyaya açılımın ilk kapısı, “kulluktan yurttaşlığa” geçişin ilk adımı idi…
Zaten tarihi diyalektiği doğru okuyan kurucu lider Atatürk, Samsun’a ayak basarken kafasında var olan projeyi Nutuk’ta şöyle anlatmıştı.
“Efendiler… Bir tek karar vardı, o da milli egemenliğe dayanan kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak” demişti.
Ve işgal edilmiş Anadolu, emperyal işgalden temizlenmiş, savaştan savaşa koşan, 11 milyonu köyde yaşayan 13 milyon yorgun insanla kurulmuştu bu Cumhuriyet.
Ve de Cumhuriyet, kaybedilmemesi gereken bir kazanım olmuştu bu ülke için.
***
Çünkü Cumhuriyet:
-Saltanatın kaldırılması idi.
-Hilafetin lağvedilmesi idi.
-Egemenliğin saraydan alınıp halka verilmesi idi.
Ve de Anadolu’nun kendi kültürüyle, kendi diliyle buluşması, Anadolu’nun kendi kültürüyle, kendi diliyle yaşaması idi.
Ve Cumhuriyet:
“Çağdaş, laik, demokratik bir devlet” olmaktı…
“Hukuk devleti” olmaktı…
“Tam bağımsız” olmaktı…
“Yurtta sulh, cihanda sulh” şiarıyla verilen mesajı gerçekleştirmekti
Kalemin silahtan tehlikeli görülmediği bir Türkiye olmaktı.
Yani özgürlüklerden korkmayan siyasal ve sosyal bir yapı olmaktı.
Çünkü Cumhuriyet yaşama hakkı idi, sağlık hakkı idi, eğitim hakkı idi.
Çünkü Cumhuriyet kadınlara seçme ve seçilme hakkı idi.
Ve de Cumhuriyet din ve vicdan özgürlüğü idi, düşünce ve basın özgürlüğü idi, laiklik idi, medeni hukuk idi.
Yani bunlar Cumhuriyet’in getirileri ve Cumhuriyet’le kazanılan değerler idi.
Çünkü kurucular, özellikle bu hedefleri koymuştu.
***
Ama her nedense yukarıdaki hedeflere ulaşmada sorunlar yaşandı, birçok hedefe yeterli ölçüde ulaşılamadı.
-Evet, bir “kanun devleti” olundu, ama tam bir “hukuk devleti” olunamadı.
-Bağımsız, tarafsız, güven veren bir yargı, yeterli ölçüde gerçekleştirilemedi.
-“Üstünlerin hukuku” yerine “hukukun üstünlüğü” olan bir yapı oluşturulamadı.
-Toplumsal hoşgörünün tohumları yeterli ölçüde yeşertilemedi.
-Özellikle farklılıklara karşı önyargılar yıkılamadı.
-Nitekim tam 101 yıldır Kürt sorunu çözülemedi, Alevi sorunu çözülemedi.
Evet, komşularıyla barışık, ülke içinde barışık, cumhuriyeti içine sindirmiş bir Türkiye görünümü çizmek gerekirken, Cumhuriyetin 101’inci yılında böyle bir Türkiye görünümü çizmek doğru değildi.
Ama görünüm budur!
Peki, neden?
Bunun nedeni, Türk toplumunun karakterinde, cumhuriyetle uyuşmazlık mı vardır? Hayır.
Bunun nedeni, cumhuriyet midir? Hayır.
Bunun nedeni, cumhuriyeti kuranlar mıdır? Hayır.
***
Peki nedir?
Bunun nedeni, bilinçaltındaki cumhuriyete ve cumhuriyet devrimlerine duyulan itiraz ve bu itirazın yok edilememiş olmasıdır.
Bunun nedeni, bu itirazların siyasi hesaplarla kullanılmış ve de kullanılmakta olmasıdır.
İşte bu nedenle olması gereken, bu olgulardan uzaklaşmış, demokrasiyi içine sindirmiş, barışık bir toplumsal yapının inşa edilmesidir.
Ve de son günlerin siyasi söylemlerinde böyle bir oluşumun işretleri de var gibidir.
Tüm halkımızın cumhuriyet bayramı kutlu olsun.