Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinden dördüncüsünde şöyle yazar: “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti”…
Zaman zaman hükümetlerin rengi ve şekline göre bu ana ilkelerden sapmalar, ne yazık ki olabilmektedir. Fakat ilk demokratik bir iktidarda, Anayasadan aldığı güç ve temel üzerine, sel yatağına oturur, kimsenin kuşkusu olmasın.
Zira Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı, anayasasına da bu maddeler kolay yazılmadı. Yaklaşık yüz yıl önce, kurucu irade büyük uğraş ve tarihsel birikimlerin sonunda anayasasına bu maddeleri yazmıştır. Hem de büyük bir uzlaşmayla. Bu yönüyle dünyanın 57 İslam ülkesine örnek olmuştur. Başta Mısır, Tunus, Cezayir, Suriye, Irak gibi ülkeler ve pek çok İslam ülkesi bu modeli örnek almıştır.
Hal böyleyken AKP iktidarı ve AKP’li Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan TSK’nın Afganistan’daki Kabil Havaalanı’nı korumasıyla ilgili açıklamalar yapıyor. Bu düşüncesine temel oluşturması için “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” diyor. Bu talihsiz açıklama Türkiye tarihinin bilinmemesi yönüyle gülünç, niyetin ortaya konması yönüyle ise ürkütücüdür.
Afganistan nedir? Taliban kimdir ve ne yapıyor? Ona bakalım.
Afganistan’da bir Afganistanlı bilinci yoktur. Emperyalizm Afganistan’ı orta çağ anlayışına terketti. Afganlılar kendilerini, Peçtun, Tacik, Türkmen, Özbek gibi isimlerle tanımlıyorlar. Ağırlığı Peştun Kabilesi oluşturuyor. Bundan sonrasını kabile savaşlarının oluşturacağı görülüyor. Kimlik bile oluşturamamış bir ulusun, Cumhuriyeti kuran Türk halkı ile eşdeğer tutulması sizce de bir yanılgı değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti laiktir, tüm dinler ve inançlar karşısında tarafsızdır. Devlet herhangi bir inanç ve dinin tarafı değildir. Devlet hukuku temel alır. Aklı ve bilimi temel alır. Demokratik değerleri ilke edinir. Bu işin ortası yok, hukuka demokratik değerlere ya bağlısınız? Ya da orta çağdan kalma şeriat kurallarını ilke ediniyorsunuz? Hangisi?
Taliban; 1994 Yılında Molla Ömer tarafından kurulan ve amacı Afganistan’da şeriata dayalı devlet kurmak olan silahlı bir örgüttür. Taliban yönetiminin özü despotizm ve şiddettir.
Afganistan’da;”-Bütün okullar medreseye dönüştürüldü.
-Ders kitaplarındaki tüm görseller, resimler, yok edildi.
-Medreselerde öğrencilere en az üç metre olmak üzere sarık sarma zorunluğu getiriyor.
-Ele geçirilen bilgisayarlar, TV kabul edilerek, kırılıyor.
-İslam Devletine karşı gelenler, hain damgasıyla, idam ediliyor.
-Çeşitli suçlardan, örneğin hırsızlıktan dolayı, kişilerin eli kesiliyor.
-İdamlar ve el kesmeler halka izlettiriliyor.
-Kesilen eller kentin merkezinde sergileniyor.
-Resmi kurumlarda Peştun dili zorunlu hale getiriliyor.
-Toplu taşıma araçlarında aynalar, kadınlara bakılabileceği gerekçesiyle, kaldırılıyor”.
Taliban yönetimi; Demokratik Dünyanın kadın hakları, eşitlik, kız çocuklarının okula gitmesi gibi tüm değerleri ortadan kaldırmıştır.
Erkeklere 5 vakit namaz kılma, sakal bırakma, takke takma zorunludur. Uymayanlar cezalandırılır. Okullarda bilgisayarlar imha edilmiş, ders kitaplarındaki resimler kaldırılmış, esnaf namaz vakti dükkanlarını kapatmak zorunda, sinema, televizyon, resim müzik yasaktır. Cehalet ve despotizm egemendir.
Taliban müslümanlığı kendi çıkar ve anlayışı doğrultusunda değiştirmiş, aklı yok saymış, yalan riya, kan ve katliam serbest, içki yasak, fakat uyuşturucu ticareti serbesttir. Bu anlayışa hoşgörü ile yaklaşmak, benziyoruz demek, ülkemizin gerçek inanan saf ve temiz halkına karşı da saygısızlıktır.
Gülbettin Hikmetyar’ın dizinin dibinde fotoğraf çekinenler için, AKP için bir benzerlik olsa da, ya da kendilerini Taliban’a yakın saysalar da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Laik, DemokratikTürkiye Cumhuriyeti’nin Taliban anlayışı ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Biz onlara benzemiyoruz. Benzetilemeyeceğiz de. Bu benzetme ülkeye yapılan en büyük kötülüktür.
Pir Sultan Abdal yüzyıllar öncesinden seslenmiş:
“DÖNEN DÖNSÜN BİZ DÖNMEZEK YOLUMUZDAN”
Yolumuz; LAİK, DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ, HUKUK DEVLETİDİR.