Bayram, sözcük anlamıyla “Neşe, sevinç getiren şey” olarak tanımlanmaktadır. Bayram yapmanın iki sihirli sözcüğü var, neşe ve sevinç.
Milli bayramlarımız var, dini bayramlarımız var. Her iki bayramda da o iki sihirli sözcüğü yaşayabilmek ne güzel: “Neşe ve sevinç”…
19 Mayıs 1919 Gençlik ve Spor Bayramı, günün anlam ve önemini düşünüyorsun. Ülken yedi düvel “Düveli muazzama”, yedi başlı ejderha tarafından kuşatılmış. Lokma lokma yutulmaya hazır, kurbanlık koyun gibi kaderini beklerken, o gün Samsun’a kurtuluşun ilk adımı atılmış. Gurur duyuyorsun, göneniyorsun, bağladığın iki eline çeneni dayayıp düşünürken, yanaklarından iki mutluluk damlası yuvarlanıyor, kalkıyor yüreğin yukarı doğru, içinden sıcacık bir tel eriyip düşüyor ve bedenini bir sıcaklık sarıyor, mutluluğu yaşıyorsun, dik duruşun, kurtuluşun aşkına, evet işte bayram.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) açılmış. 600 yıllık tek kişi iradesinden, millet iradesine geçilmiş. Padişahın kulu, tebaası olmaktan kurtulup cumhuriyetin birer bireyi, eşit yurttaşı olma aşamasına gelinmiş. Sahip çıkmışsın veya çıkamamışsın, o başka bir konu, o günü bayram olarak kutlamak için önemli bir neden. Geleceğimizin güvencesi çocuklarımızın bayramı olarak belirlemişsin. Bir günlüğüne de olsa dünyanın bütün çocuklarını topluyor kır çiçekleri gibi rengârenk çocuklarla bayram yapıyorsun, Dünya’da tek ülkesin.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı saltanatın sona ermesi ve “Egemenliğin kayıtsız ve koşulsuz milletin” olmasını bayram olarak kutluyorsun. Işığın aydınlanmanın yolu açılmış, bayram olarak kutlamak için bundan iyi neden olabilir mi?
Şeker Bayramı, dini bayram olarak kutluyoruz. Adından da anlaşılacağı gibi ağızların tatlandığı bir gün. Herkesin bayramı ufkuna ve ekonomik durumuna göre şekil alıyor. Küçüklerin, büyüklere saygısını, unutmadığını göstereceği, büyüklerin küçüklere sevgi, şefkati ile neşe ve sevincin doruğa çıkacağı bir ortam.
Diğer dini bayram ise yarın yaşadığımız Kurban Bayramı. Hayvan kanının sel olup aktığı bir gün olarak belleklere kazınıyor. Can havliyle kaçan danalar, bir yerlerini kesen acemi kasaplar ilginç görüntülere sebep oluyor.
Sahiden tanrı bir canlının mutluluğu için diğer canlının katledilmesini ister mi? Bir canlı can çekişirken, diğer canlı bayram edip, cennete gitme hayalleri kurabilir mi? Pek çok din bilgini Tanrı’nın böyle bir isteği olmadığını, Kuran’ın bunu emretmediğini söylüyor. Sözü din bilginlerine bırakalım.
Kurban Bayramında din bilginlerinin farklı görüşleri var. Anti kapitalist ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık; “Kuran diyor ki, onların etleri kanları Allah’a ulaşmaz! Yani, boşuna kesip durmayın. Allah diyor ki, onlar Bana ulaşmaz, Ben sizden iyilik, doğruluk, dürüstlük, kardeşlik, merhamet, sevgi, bunları bekliyorum;”*
Yine başka bir din bilgini Cemil Kılıç Hoca; “Bir ilahiyatçı olarak sözümüzü söyleyelim; kurban olarak hayvan kesmek farz değildir. Ayrıca kurban demek illa ki hayvan kesmek demek değildir. Kurban Allah için fedakârlık ve adanmışlık demektir. Servetinizden Hak yolunda verebildikleriniz kurbanınızdır.”**
Rahmetli Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk te “İslam dininin, Kur’an dininin hayvan kesmek diye bir ibadeti yoktur!”*** demektedir.
Yarın bayram, bayramınız kutlu olsun, kurbanınız kansız olsun diliyorum.
*https://www.haytap.org/tr/hsan-eliack-boa-kurban-kesmeyin-radikalcomtr
**https://twitter.com/m_cemilkilic/status/1026073189074513922
***https://www.odatv4.com/guncel/her-bayramda-ayni-polemik-kurban-kesmek-ku-an-da-var-mi-yok-mu-244025