30 Haziran Pazartesi günü Ankara 42. Asliye Hukuk mahkemesinde başlayacak dava da eğer hukuk işletilirse politik bir hayal ve fantezi sergilenecek. Zira bazıları hâlâ “mutlak butlan” sözcüğünü 3 defa söyleyince kurultayın iptal olacağını sanıyor. Siyasi Partiler Kanunu (SPK), Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) yetkilerini, seçim kurulunun tescil kararlarına gözlerini kapatıyor. Adeta çizgi filim hukukuyla yol almaya çalışıyorlar.

O halde gerçek nedir?

“Seçim kurullarının kararlarının iptali adliye mahkemelerinden istenemez.” Nedeni ise SPK madde açıktır: Seçimler seçim kurulu gözetiminde yapılır ve itiraz mercii YSK’dır.

“Dernekler Kanunu’nun hükümleri siyasi partiler için ancak Siyasi Partiler Kanunu’na aykırı olmamak kaydıyla uygulanabilir”. Kamuoyunda sürekli köpürtüyorlar fakat bu davanın dayanağı kumdan kale örneğidir. Bunun için “ahım, şahım” hukukçu olmaya gerek yok.

Dahası 4-5 Kasım 2023’teki kongreden sonra 5 Nisan’da yapılan olağanüstü kurultayda Özgür Özel yeniden seçildi. Bunu inkâr etme olanağı da yok. Kamuoyunun yüksek sesle sorması gereken soru şudur: “İki defa mühür vurulmuş bir sandığı kırmak mı istiyorsunuz?” Hâsılı seçkin hukukçuların görüşü de, bu taleplerin elle tutulur yanı yoktur. Perde arkasındaki niyet başkadır. CHP’yi yargı yoluyla tasfiye etmek, edemezlerse de kitleler gözünde örselemek. Artık bu tiyatroyu görelim.

Bu planı sadece hukuk cephesinde değil, siyasal göstergeler üzerinden de okunması gerekiyor. Çünkü cumhuriyetin demokratik refleks gösteren tüm kurumları iktidarın hedef kadrajındadır. Son kale ise yıkamadıkları CHP’dir.

“Direnç noktaları olarak görülen Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, belediye başkanları, gazeteciler bu amaçla tutuklanıyor.” Görüleceği üzere büyük hedef cumhuriyetin kurucu partisi CHP’dir.

Bu hedefe ulaşmak için sahneye CHP içinden yeni figüranlar, yeni kurtlar devreye sürüyorlar. İbretlik bu dava karşısında Kılıçdaroğlu’nun tutumu, hayret verici ve dillere destandır!

Tarihe yeni tip Osmanlıcılığın değirmenine su taşıyanlar olarak geçecekler. Bunun adı bir tür “siyasal eyyamcılıktır”

Ceza hukukçularının gözlemlerine göre bazı tuhaflıklar diz boyu: “İddianame söylentiye dayalıdır. CMK 225/1 gereğince hüküm ancak iddianamede belirtilen fiil ve fail hakkında verilir.”

Dahası, dosyanın açıldığı mahkeme doğru, ama hâkimi görevsizlik kararı veriyor. Eğer bu davayı “bekletici mesele” yaparlarsa, hukuki belirsizlik uzayacak, dava zamanın karanlığına gömülecektir.

CHP’yi kitleler gözünde itibarsızlaştırmak isteyenlerin kurduğu bu tuzak, büyük bir planın parçasıdır. Cumhuriyetin kazanımlarını ve direnç noktalarını kırmaya dönük bir proje.

Av Dr. Başar Yalta: “CHP kurumsal kimliğini kişilerin isimleri arkasına saklarsanız, Cumhuriyete sahip çıkamazsınız. Cumhuriyet de size sahip çıkmaz.” diyor. Kılıçdaroğlu’nun “geri dönecek” söylentileri, davanın en ironik bölümüdür. Bu davanın onu geri getirmesi hukuken olanak dışıdır. Ancak temsil ettiğini söylediği çizgiye karşı bir sopa olarak kullanılabilir.

Hukuk kendi normlarında işletildiğinde “mutlak butlan” bir fanteziden ibarettir. Asıl hedef CHP ve Cumhuriyetin ta kendisidir. Hukuk bazen geç işler ama sonunda işler, o zaman da fantezi severlerin de dili boğazına kaçar.

Kaynakça:

Siyasi Partiler Kanunu, md. 21 ve 121

Ceza Muhakemesi Kanunu, md. 225/1