Bizim güzel yurdumuzun bir deprem bölgesi olduğunu artık iyiden iyiye öğrendik galiba.
Çok ünlü deprem bilimcilerimiz var.
Zaman zaman TV ekranlarında, gazete sayfalarında bir şeyler anlatıyorlar, yazıyorlar. Birtakım elim olaylar dolayısıyla artık kulakları delik insanlar, duyargaları açık insanlar, öğrenmeye açık insanlar kimi konular hakkında adeta uzman oldular, bilgi sahibi oldular. Anlamayana davul zurna az, anlayana sivrisinek saz diye güzel bir söz vardır.
Hele hele 99 Depremi'nin açtığı büyük yara ve o sıra Prof. Dr. Ahmet Işıkara'nın büyük ve özenli çalışmaları "Deprem Dede" lakabını alarak, yurdun dört bir yanını gezerek verdiği konferanslarla ve depremde, bir deprem sırasında yapılacak hareketleri anlatması, duvarlara kitaplık vesaire gibi şeylerin raptedilip çakılması, deprem sırasında hava gazı gibi muslukların kapatılması, ateş yakılmaması, alınacak pozisyonlar ve kısaca söyleyecek olursak anlatılacak her şey anlatıldı.
Bugün artık bu işlerle ilgili olan birçok kimsenin bildiği bir gerçek var. Nedir o gerçek?
Bugün bilinen o kıtalar, yani o beş kıta bitişikti. Daha sonra bunlar ayrılıyorlar. Litosfer denilen kara parçaları ortaya çıkıyor.
Jeoloji mühendisi olan en küçük kardeşimle zaman zaman İstanbul/ÇAPA'da annemin evine geldiğimizde o anlattı. Bu kara parçaları her dakika hareket ediyor. Bunun yararları da var. Deprem konusunda birkaç yazı yazdım. Bunu da yazdığım için tekrar etmek istemiyorum. 99 Depremi'nde Prof. Dr. Mete Işıkara'dan, Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu'dan birçok şey öğrendik ama daha önemli olduğuna inandığımız bir şey var. Türkiye bir deprem bölgesi ve bu olayı sık sık olmasa da zaman zaman yaşayacağız.
Maraş kökenli 19 ilde etkilerini gösteren büyük depremin olacağı biliniyordu. Bu açıklanmıştı. Bu deprem çok büyük bir felaket getirdi. Birçok ilde birçok bina yıkıldı, ölenler oldu. Açıkta kalan insanlara yardım için tüm millet koştu.
Devlet valileri görevlendirdi. AFAD bu yardımları koordine ediyordu. Başka ülkelerden yardım için gelen insanlar oldu. Sahra hastaneleri kuruldu. İlaç için eczaneler seferber oldu. Kurulan çadırlarda hasta ve yaralılara verilen ilaçları karşılamaya çalıştılar. Gönüllüler gittiler, yardım ettiler. Tabii önce kurtarma çalışmaları yapıldı. Kurtarma çalışmaları sırasında ciddi olanlar hemen ambulanslara alınıyor ve hastaneye yollanıyordu.
Bu hengame içinde elbette ki birtakım aksamalar olacaktı, şikayetler de vuku bulacaktı. Herkes can derdinde, kaybettiklerini toprağa veren insanlar...
Acısını, yasını yaşayamayan birçok insan vardı. Şok, daha sonra stres ve depresyon yaşayan insanlar vardı. O sırada yazdığım birçok yazı elimde kaldı. Multidisipliner bir çalışma gözlendi. Tarihçiler, jeologlar, şehir mimarları, inşaat mühendisleri programlarda birlikte yer aldılar.
Daha sonra hep birlikte çalıştılar, buraları nasıl iyi ederiz, diye tartıştılar.
Bu yörede birçok uygarlık yaşamış ve onlardan geriye kalan tarihsel miras vardı.
Bazıları yıkılmıştı. Orada yayın yapan çok başarılı gazeteciler vardı. Bu büyük bir başarıydı.
Hatay çok dikkat çeken bir il oldu. Hatay'da birçok tarihi eser vardı. Çok kadim bir şehir olarak kurulmuştu. Yedi kez büyük depremlere sahne olmuş ve yeniden kurulmuş bir kentti.
1939'da Türkiye topraklarına katılmış ve çok ayrı özelliklere sahip bir kentti.
İslam'ın ilk camisi olan Habib-i Neccar Camii buradaydı ve bu cami bir hasar almıştı.
Hristiyanlık adını ilk kez burada almıştı. Museviler, Hristiyanlar, Müslümanlar birlikte ve problemsiz yaşıyorlardı. Sanatsal yönden medeniyetler korosu çok öne çıkmıştı. Koronun kayıpları vardı. Bütün yurtta daha sonra o acıların üstüne konserler verdiler.
Çocuklar vardı, onlar için çok ayrı etkinlikler yapıldı. Psikologlar, sosyal hizmetler uzmanları gözetiminde resim yapıp şarkı söylediler. Bir de terapi gördüler.
Şu bu yıkılıyordu ama insanlar ruhsal bakımdan örselenmiş, yeniden hayata tutunmaya çalışıyordu.
Hayat yeniden başlıyordu oralarda. Açılan dükkânlar ve alışveriş yapmaya ihtiyacı vardı insanların. Bunlarda bir hayatiyet belirtisi idi.
Şimdi de Karadeniz fay hattında, Marmara Denizi altında kırılması beklenen bir fay zonu var.
Onun için İstanbul'da birtakım çalışmalar yapılmakta. Taşınacak binalar, yerinde dönüşüm gibi adımlar atılıyor.
Hayırlısı olsun.