Bugün, insanoğlunun en çok kullandığı şeylerden biri buğday ve buğday ürünleridir.
Bir gün bir kafede, üç arkadaş bir araya geldik. Bir konuyu konuşacağız; biri lafa atıldı; "Ne oldu Erdoğan Ağabey?" diye sordu.
Nereden başlayacağımı düşünüyorum, dedim.
Bir yerden başlayayım, dedim; "İnsanoğlu ne vakit ki buğdayı buldu, işte o vakit yerleşik yaşamı seçti." cümlesiyle başladım.
Buğdaydan ekmek yaptı, onunla beslendi. Yaşamı için en önemli şeye sahipti artık.
İnsanın en büyük keşfi budur.
Halikarnas Balıkçısı'nın Çiçeklerin Düğünü ismini taşıyan enfes bir kitabı var. Beşinci baskısında yer alan Ekmeklerin Dili adıyla yine güzel bir öykü var.
Ben onu özetlemeye çalışayım.
Bir komşu bucaktan telgrafla köye müfettiş geleceğinin haberi salınır.
Köyde bir hazırlık, müfettiş gelecek diye.
Yatak yorgan hemen hazırlanmış fakat en iyi hazırlığı fırıncı Necmettin yapmıştı.
Beyaz un, beyaz ekmek. Benim yaşımda olanlar hatırlarlar, ona flancala ekmek derlerdi.
Fırıncı Nurettin ve çevresindekiler, bir de öte yandan müfettişe bir konuşma yapacak öğretmen ayarlarlar.
Öğretmen sabahki konuşmanın nasıl yapılacağı konusunda aksandan, zihinden birtakım tanımlamalar yapıyordu.
Sabah yine öğretmen ve bilgin tavrını aldı. Amerika'yı keşfeden Kolomb, yer çekimini bulan Newton insanlara büyük hizmetler etti. Ama bunlardan önce yabani bir ot olarak rüzgârda sallanan cılız buğday başağından insanlığın temel gıdası olan ekmeğin yapılabileceğini keşfetti. Bu bitkilerin tohumlarını eken insan da daha büyük bir dahi idi.
Yazıktır ki bu adamın kim, nasıl olduğu bilinemeyecek. İşte o adam Necmettin'in piri idi.
Necmeddin madem ki bedeninin dayanıksızlığı dolayısıyla askere alınmayacak ve örnek vatanı için canını feda edecek başmüfettiş efendi hazretleri.
Bu buğdayı kullanmış olan o yüce dahinin, pirin müridi olayım.
Bir süre sonra şikayetler başlar.
"Ah efendim! Şu kayıkçılar Antalya'dan kilosunu sekiz kuruşa aldıkları buğdayı Allah'tan korkmadan on beş kuruşa satmaya kalkışıyorlar."
Maşallah müfettiş, tam istedikleri gibi bir adamdı. Bundan âlâ bir müfettiş bulunamazdı doğrusu.
Her ne denirse densin adam; "Hayhay!" diyerek kafa sallıyor. Kıtlık kazanlık korkmayıp ha bire tıkınmaya bakıyordu.
Ziyafet odasında çavuşun uzaktan "konuk" dediği işitildi.
Müfettişe bir hal olmaya başladı.
Müfettiş komiserin yanından tavşan gibi geçerek sokağa fırladı.
Lâkin herif gezgin konukmuş.