Yeni yılın en çok konuşulacak ve asla unutulmayacak konusuyla yazıma başlamak istiyorum.

Şam’daki Emevi Camii ve Cuma Namazı…

Gözünüz aydın:

“Baas rejiminin sona erdiği Suriye’nin Başkent’i Şam’daki Emevi Camii ile Halep’teki Ulu Cami’nin halıları, Gaziantep'teki sanayiciler tarafından üretilecekmiş.”

Evet, haberin devamı şöyle:

“Bu konuda kentte oluşturulan çalışma kuruluna başkanlık eden Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, "Suriye'den görüş alarak desen ve renklerini belirleyeceğimiz halılarımızı hızlıca üreterek Ramazan ayına yetiştireceğiz" demiş.

Demek ki sayın Cumhurbaşkanımızın,  Emevi Camiinde kılacağı Cuma namazı gecikmesinin bir hikmeti varmış meğer.

Halılar, Antep’ten…

Cuma Namazı nasipse sayın Erdoğan’dan…

 

*

CHP lideri Özel, DEM Parti heyetinin İmralı'ya gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Başından beri çözüm zemininin TBMM olması gerektiğini savunuyoruz. En önemli kriterlerimizden birisi şehit ailelerinin ve gazilerimizin hassasiyetlerinin gözetilmesidir" diye konuşmuştu.

Çözümün TBMM’de olması doğru bir yaklaşımdır.

Aksini savunan da olmaz zaten…

Ama adama sorarlar : “TBMM’de neyi, neden ve ne zaman çözebildiniz ki…?”

Galiba başkanlık sistemi ile yönetildiğimizin farkında bile değil sayın Özer?

Sanırım eski mecliste sanıyor kendisini…

İkincisi, Kürt sorununu çözerken, “Gazi ve şehit ailelerinin hassasiyeti” dikkate alınmazsa olmazmış…

İnsan, bu tür sorunları çözen ülkelerin neler yaptıklarına bakar bir saniye olsun.

İrlanda ve İspanya örnekleri sıcacık önünde duruyor…

Üstelik fırından yeni çıkmış gibi…

Sakın ha..

Eski paradigmalara göz kırpmış olmayın sayın Özel?

*

Madem PKK’den söz açıldı, devam edelim…

Bölgemizde, irili ufaklı, silahlı-külahlı örgütler var ama PKK gibi silahlı, PKK gibi dış destekli donatılmış bir örgüt yok gibi…

Bölgemiz ve komşularımızın bazılarında uç veren PKK ve türevlerinin yarım asrı aşan hatta bazı gözlemcilere göre de, bir asra yaklaştığı iddia edilen bu bölgede, PKK’nın dışında, güçlü bir etnik mücadele de pek yok.

Bilinen ve aksi pek iddia edilemeyen bir gerçek daha var gözlerimizin önünde…

O da hiçbir isyan-kalkışma- savaş ve silahlı çatışma ebediyen sürmez ve süremez.

50 yıl çok uzun bir süre, ölen 100 bini aşkın insan çok büyük bir sayı.

Bize hiç bitmeyecekmiş gibi gelen, bir kaç neslin hayatının bir parçası haline gelmiş bu silahlı çatışmanın sonuna gelmiş olabiliriz.

Tabii bunu usulünce yapmak şartıyla…

Yeni koşulları dikkate alıp, eski paradigma özlemini duymadan…

*

Yılların deneyimi Sözcü TV Ana Haber Sunucusu Fatih Portakal, erken seçim tartışmalarıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, ekonomik koşulların ve halkın yaşam standartlarının seçim sonuçları üzerinde belirleyici bir etkisi olacağını ifade etti.

Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’a çağrıda bulunmuş üstelik:

*

Basit ve samimi olun Sayın Erdoğan. Başka bir şey istemiyorum sizden. Basit ve samimi. Olan biteni bize açıklayın. Görelim gözümüzün önünde. Neler oluyor? Bize oyun oynamayın."

Eğri oturup doğdu konuşalım.

Bir gazetecinin, bir profesyonel gazetecinin TV ekranlarından haber okumakla sorumlu bir basın emekçisinin, böyle bir yorum ve çağrı yaptığı nerede görülmüş.

Bu arkadaş politikacı mı?

Parti yöneticisi mi?

Bir partinin genel başkanı mı?

Nerede olduğunu, nerede durması gerektiğini bilmeyen ve hatırlamayan bu arkadaşa milyonlarca lira maaş ödeyip bu Portakal’ı sunucu yapanlara soruyorum:

“Seyirci ile alay etmeyin. Fazla paranız varsa LÖSEV’e bağışlayın. Ben öyle yapıyorum. Dibe vuran emekli maaşıma rağmen.”

Yeni yılın herkese şans-sağlık-kaldıysa mutluluk getirmesini diliyorum.

Emeklilere de suyun üstünde kalmak için çaba göstermelerini tavsiye ediyorum.