Önceki yazıda verdiğimiz “Yeni Türkiye” ile ilgili istatistik verilerini yorumlamaya devam ediyoruz.
İnanç değerlerimizi kendi çabalarımızla öğrenmek yerine, başkalarının din adına doğru ya da yanlış söylediklerini din kabul ederek tüm gücümüzle onu savunan bireyler haline geldik. Öyle ki, Müslümanı Müslümana kırdıran da – hem de Allahüekber diye yırtınarak- bunu din adına yapıyor, o Müslümana yardım elini uzatan da aynı dinin emirlerini yerine getirmeye çalışıyor. Ve bizim Diyanet denilen kurumumuz ise insanlarımızın bu konulardaki bilgi açlığını giderip eğitmek için çaba göstereceğine hac, umre ve kurban organizasyonlarıyla ülkemizin en büyük ticari kurumlarından biri haline geldi. Kimse kusura bakmasın, bir yerde para trafiği dönüyorsa, orada bundan nemalanmalar da olacaktır. Bu nedenle de Diyanet İşleri Başkanlığı en kısa zamanda para ile ilgili tüm çalışmalarını bırakıp bu işleri özel yapılara devrederek denetleyici olmalı ve bir an önce asli görevine dönmelidir.
Bizler gibi karşı cinsle ilişkilerin her aşamasının ayıp ve günah sayıldığı bir ortamda yetişen bireylerde bu konularda açık ya da bastırılmış bir açlık duygusu oluşur. Bu da pornografi denilen ve sapıklık derecesindeki ilişkileri sergileyen yayınlara karşı ilgi doğurur. Günümüzde karşılaştığımız sorunun temelinde yatan neden de budur. Çözüm ise gayet basit: Cinselliği tabu olmaktan çıkarıp gençlere bu konuda gerekli eğitimi verirsen, onlar da karşı cinsi ilk fırsatta tecavüz edilecek birisi değil, kendisi gibi insan olarak tanır.
8. Bizlerin ilkokulda okuduğu dönemde insanlarımızın %75’i kırsal kesimde yaşıyordu yani üreticiydi. Şimdi ise bu oran %7,5 düzeyinde. Köylü diyebileceğimiz insanların yaşantıları da kenttekilerden hiç farkı değil; ekmeklerini hatta yoğurt, süt ve yumurtalarını bile marketlerden alıyorlar. Kısaca %100’ümüz de tüketim toplumu olduk ve bunun gereği olarak da hayatımızı borç ödemekle geçiriyoruz. Harcamaktan, hem de gelirimizi aşan harcamalardan hiç korkmadan ha babam tüketmeyi sürdürüyoruz.
PEKİ, ÖYLEYSE NE YAPALIM?
bu sorunun yanıtı istatistik rakamlarının içinde bize gülümseyip duruyor. Ama ben gene de birkaç maddede açık açık yazayım.
Okuyacağız kardeşim, başka yolu yok. Okuyacağız ve okumayı teşvik ederek donanımlı bireyler yetiştirip ülkeyi onlara emanet edeceğiz.
İslamiyet’in bir akıl dini olduğu gerçeğinden yola çıkarak, Kuran-ı Kerim’de defalarca yinelenen “Aklını kullan.” ya da “Sen, aklını kullanmayı bilmez misin?” tavsiyelerine uyarak, gelişmeleri kendi gözlerimizle izleyip kendi fikirlerimizi geliştireceğiz. Bunun için de kutsal kitabımızın ne dediğini kendi dilimizden anlayarak okuyacağız.
Bir haber, söz ya da yayında söylenenlere körü körüne inanmayıp, farklı görüşteki yayınlara da göz atarak olay ya da sözün bize aktarıldığı gibi olup olmadığını yani gerçeğini öğrenmeye çalışacağız. Açıkçası tek kanaldan beslenmeyeceğiz ve göreceğiz ki, bize söylenenlerle gerçek aynısı değilmiş; yani birileri bizi kandırıyormuş.
Görüntüde Müslüman olup Allah adını dilinden düşürmeyen ama ilk fırsatta her haltı karıştıran kullar olmak yerine; olduğumuz gibi görünüp göründüğümüz gibi olacağız, yani riya yapmayacağız. Ayrıca İslamiyet’i beş şartla sınırlandırmayıp ahlâk, adalet, dürüstlük, yardımlaşma, hoşgörü, israftan kaçınma ve paylaşmanın gerçek anlamda Müslüman olmanın kuralları olduğunu hiç aklımızdan çıkarmayacağız.
5. Ayağımızı yorganımıza göre uzatıp el kadar midemiz için fil kadar tüketmeyeceğiz.
DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
•Sakın ahlak kurallarını çiğnemeyin, çünkü öcünü çabuk alır. TOLSTOY
•Demir gibi cahili, altın gibi bilginden daha kıymetli yapan şey, ahlâktır. MEVLANA
•Altın prangalar, demir olanlardan çok daha kötüdür. M. GANDHI
•Başkalarının bilgisi ile bilgin olsak bile, ancak kendi aklımızla akıllı olabiliriz. MONTAİGNE
•Akıllılar, nedenler üzerine tartışır; aptallarsa karar verir. ANARCHASİS
•Kazandıkça bölüşemiyorsan elini sorgula,
Konuştukça hırçınlaşıyorsan dilini sorgula,
Yürüdükçe menzilden çıkıyorsan yolunu sorgula,
Sevildikçe vefasızlaşıyorsan gönlünü sorgula,
Hangi halde olursan ol, kendini ve sonunu sorgula... MEVLANA