I
Harflerin zaman yolculuğu ışık hızını da geçen bir boyuttur, gezegenler arasında. O düş-düş’ün gezginleri…
II
Işığa dönerek hiza almak, doğasıydı bitkilerle harflerin. Göğe akması gibi suların…
Deniz mi dediniz? Deniz ara istasyondur hep, göğe çıkışında suların.
III
“Gelirken birkaç harf al” dedi, “Giderken bırakacağın…”
Harflerle kalmak, hiç gitmemekti aslında. Kaldıkça hep varsıllaşıyordu zaman, giderek genişleyen kâinatta…
IV
Hayata bakmak, akıp giden bir ırmağı seyretmeye benzer.
Közü küllenmiş ateşe sorduk, neler söylediğini alevli vakitlerin.
Çöl mü ötesiydi denizin, tersi mi yoksa?
V
Açı ve acı arasındaki fark desem, C ile Ç’nin kuyruğuna, kancasına takılmak nasıl da yanıltır bizi.
Acıyı belirleyen bakış ve duruş açımızdır. Ki herkesin acı eşiği değişkendir.
“Ölürse ten ölür / Canlar ölesi değil” der ya Yunus Emre, ten acısı geçer de ya o can acısı… “Canım yandı, canım acıdı” deriz hep, sonsuz açısında ışığın…
Can da ne kelime, tende bile olmayan sizi teğet bile geçmeyen bir acıyı hisseden açıdır bir parçası kılan bizi kâinatın, tam anlamıyla sarmalında hiçliğin.
VI
“Konuştuğunu, yaşadıklarını unuttuğunu söylemek” bir tümcedir sadece. Belleğin kuytusunda saklı kılcal kayıtlardır her şey. Söz, koku, renk, ışık yaşayıp dururlar dip çekim alanında belleğin. O sözcükler gök kubbede kalırlar bir de belleğin simetrisi sanki.
O Suzidil şarkı; “Unutamıyorum”. Sözleri Tekin Gönenç’e bestesi Avni Anıl’a ait eser.
Unutamıyorum, unutamıyorum
Gecem yok artık, gündüzüm yok
Tek sen varsın senin saçların var
Dalgın, ıslak gözlerin var.
Güneş seninle doğuyor her gün
Her yerde seni arıyorum
Her şeyde seni arıyorum
Bırakma ellerimi, bırakma, unutamıyorum
Unutamıyorum, unutamıyorum
Gecem yok artık, gündüzüm yok
Tek sen varsın senin saçların var
Dalgın, ıslak gözlerin var.
Güneş seninle doğuyor her gün
Her yerde seni arıyorum
Her şeyde seni arıyorum
Bırakma ellerimi, bırakma, unutamıyorum.
Meraklısı için ek: Bu satırları yazarken içinde dönüp duran bu eseri dinlemek isterseniz eğer aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.