5 yıl kadar önce; Yalçın Benderli, Bursa Karacabey'deki çiftliğine 3 bin lira aylıkla çoban bulamadığını anlatmıştı. Günümüze göre bu ücret aylık en az 4 bin lira gibi rakama tekabül ediyor.
Köylerinde varlıklı sayılıp, topraklarından ayrılmayan köyün ileri gelenlerinden bazıları 2.200 lira aylıkla başkasını çalıştırırken kendi oğullarının büyük şehirde asgari ücret 1.700 liraya işçilik yaptığından yakınıyor.
İşsizlik oranımızın yüksekliği basının ve muhalif politikacıların dilinden düşmüyor.
iş adamları da işçi bulamamaktan şikayet edip, savaş nedeniyle ülkemize gelen Suriye vatandaşlarının kendilerine faydalı olduğunu anlatıyorlar.
Hele son günlerin Rize'ye gelen ithal çoban konusu eğlenceli bir şeymiş gibi anlatılıyor.
450 baş küçük baş hayvan sahibi bir vatandaş, 2 bin lira aylıkla çoban aradığını duyurdu. Ancak sürüyü yaz aylarında yaylada otlatacak çobanlık için talipli bulamadı. Bunun üzerine bir tanıdığı aracılığı ile ulaştığı 19 yaşındaki Azerbaycan vatandaşı Kadir Niftaliyev geldiği ülkemizde teklifi kabul ederek çobanlığa başladı.
vadisinde Kale köyü civarındaki yaylalara doğru sürüsü ile yola çıkan genç çoban, gün boyu otlattığı hayvanları gece bir alanda topluyor, kendisi de bir barakada sabahlıyor. Çoban köpeklerinin eşlik ettiği Kadir Niftaliyev, sürüdeki oğlaklarla yakından ilgileniyor, yürümekte zorlanan yavruları sırtında taşıyor.
Ülkesinde de ailesi ile birlikte çobanlık yaptığını anlatan Kadir Niftaliyev "Türkiye'de çobanlık işi olduğunu öğrenince buraya geldim. Aylık 2 bin lira alıyorum. 3 öğün yemeğimi de yiyorum. Rize yaylaları çok güzel, çok sevdim. Hayvanlar sabah yaylada otluyor, akşam ise toplanıyor. Ben onlara sahip çıkıyorum. Barakada kalıyorum. Gece hava soğuduğunda ateş yakıyorum. Çayımı demleyip içiyorum" diyor. Anlatıma bakılırsa genç çoban hayatından çok memnun görünüyor. Ama, 40 yıl önce ülkemizde böyle bir işi bulduğunda memnun olacak vatandaşımız da az değildi. Demek ki hayat standartlarının yükselmesi bir çok şeyi ve tercihleri değiştiriyor.
* * *
İthal çoban olayını çok sıradan bir olaymış gibi algıladık belki de. Ama, burada sizce kafa yormayı gerektiren bir şey yok mu?
en pahalı etini ithal ederek yiyoruz. Daha 40-50 sene önce "Ne iş olsa yaparım!" diyerek Avrupa ülkelerinin kapısını bekleyen insanlarımız vardı.
oldu da kendi hayvanımızı otlatan çobanımız yok? Yahut da köyünü, kendi ailesini terk edip, büyük şehirde asgari ücretle yaşamayı tercih eden insanlar çoğaldı.
Şu anda ekilip biçilmeyen arazilerin benzerlerinin daha da çoğalacağı, köyde kalan yaşlıların ölümü ile ortaya çıkacağı açıkça görülüyor.
km2 lik ülkenin nüfusunun dörtte biri; İstanbul'un bulunduğu 24.000 km2 lik kısımda toplanmış bulunuyor. Önlem alınmazsa 783.562 km2 lik kısım daha tenhalaşacak, 24.000 km2 lik kısım daha yoğunlaşacak ve akla gelmeyecek problemler doğacaktır.
•Yatırımların şekli bu konuyu nasıl etkiler?
•Bozulduğu açıkça belli olan düzenin olumluya dönüşmesine çare var mıdır?
Haziran seçimlerinden sonra ülke idaresinde köklü değişim beklentisi var. Toplumda oluşan bu beklenti bazı olayların çözümüne katkı sağlayacaktır. Tabii ki beklentilerin yüksek olduğu ülkelerde çözüm beklenilen konuları da bir an evvel çözmek ve uygulamaları hayata geçirmek, gelecek için önemli bir dönüm noktası olacaktır.
Bu yazıyı kaleme alırken ilginç bir örnek aklıma geldi. Yeri gelmişken onu da yazayım. Aşçılık çok sıradan bir meslek iken, lüks otel ve restaurantların artmasıyla; çok yüksek maaşı olan günümüzün trend mesleklerinden biri haline geldi.
Ben bunları bilmiyorum, ama kafa yoruyorum. Bu konu yatırımlara yönelen idarecilerin de kafa yorması gereken bir konudur ve çok önemlidir. Ülke yönetiminin köklü değişime hazırlanması bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.