Rahmetli dayımın evimize misafirliğe gelirken akşam ajansını kaçırmaması için kocaman radyosunu yüz metre mesafedeki evinden bizim eve taşırdık.
O yıllarda televizyon yoktu. O yıllar radyonun baş tacı edildiği, Arkası Yarın ve Radyo Tiyatroları’nın popüler olduğu yıllardı. Her evin en güzel köşesine konulan, sadece hanenin büyüklerinin açmak ve kapatmakla mükellef olduğu, "Sessiz olun! Akşam Ajansı başlıyor." dendiğinde herkesin başına toplanıp pür dikkat kesilerek akşam haberlerinin sembol ismi olan Nurettin Artam'ı dinlediği, çocuklara "Aman ha! Dokunma bozarsın." diye telkinlerde bulunulduğu evin kıymetlisi radyolar vardı.
Benimle aynı kuşakta olanlar için radyonun hayatlarında ayrı bir yeri olduğuna inanıyorum. Çünkü bizim kuşağımızda olanlar siyasilerin seçim vaatlerini, askeri darbeleri, muhtıraları, gitmeden tiyatroyu, piyasaya çıkmadan önce en beğendiğimiz yazarın romanını, en güzel türküleri, şarkıları, etrafı ahşap, düğmeli dikdörtgen kutudan dinledi ve de öğrendi.
Geçen akşam televizyonun karşısına geçmiş sıcak çayımı yudumlarken şimdiki kuşakların “Nostalji” dediği, bizim dönemimizde dillere pelesenk olan sonbaharı en iyi şekilde anlatan bir hüzzam şarkı çalıyordu ve şöyle diyordu:
"Böyle mi esecekti son günümde bu rüzgâr
Bütün kuşlar vefasız mevsim artık sonbahar
Unutmuş ellerimi eşim, dostum, sevdiğim
Kalbim acılarla hep bölünmüş dilim dilim
Bütün kuşlar vefasız mevsim artık sonbahar…”
Büyüklerimizin sohbetlerinde de hep bir kenara sıkıştırılırdı sonbahar. "Geldi yine hazan ve hüzün mevsimi" diye…
Çocukluk işte… Neden bir mevsim "Hazan" ve "Hüzün" gibi insanı derin karamsarlığa iten kasvetli kelimelerle anılır diye düşünürdük.
Yaş ilerledikçe ve aradan yıllar geçtikçe farkına varıyorsunuz sonbaharı diğer mevsimlerden farklı kılan bu özelliğini. Böylesi bir dönemde insan geçen zamanın hesabını daha iyi yapıyor artık. İnsanın göz kapakları arasından damla damla dökülüyor anılar. Pişmanlıklar, hayal kırıklıkları, mutluluklar, yaşanmışlıklar ve sonu gelmez hayaller...
Peki, geriye kalan ne var? Siyah beyaz çerçeve içerisinde resimler güzel günlerden kalma...
dedik ya, hataları ve doğruları ile bir ömre insan olarak çok şey sığdırdık. Ama bugün yaşadığımız kentlerin ve şehirlerin yalnızlığına hapsolduk ya da kendimizi hapsettik. Aile dediğimiz, komşuluk dediğimiz o zenginliği unuttuk. Ne yazık ki kendi "Hazan" ve "Hüzün" mevsimimizi yarattık.
Ben yaprakları seviyorum, çiçeği kim olsa sever…
Her yaprağın bir çiçeğe dönüştüğü mevsimde güzel zamanlar yaşamak dileğiyle.
En güzel mevsimler sizlerin olsun.