5 Mart 2025 günlü “Bu Sorun Artık Çözülmelidir” başlıklı yazımın sonunu şöyle bağlamıştım:

“Sorunlarını çözememiş ülkelerin sürekli yaşadığı bölünme korkusunu yaşamak istemiyor isek…

Ve de eğer gelecek kuşaklara korkulu bir Türkiye bırakmak istemiyor isek…

Bugün yeni bir siyasal ve toplumsal iklimin oluştuğu bir süreçte, sorunu çözmekte daha cesur, daha kararlı olmak zorundayız.

Kürt-Türk düşmanlığına taşınan eğilimleri meclis içinde ve dışında engelleyebilecek bir dil kullanmak zorundayız.

Ve de 6 yıldır devam eden, bir çocuğu dağda bir çocuğu ovada olan Diyarbakır annelerinin evlat nöbetini bitirmek zorundayız.”

Evet, yazımın sonunu böyle bağlamıştım.

Çünkü bu sorun, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne yaşanan bir sorundur.

Çünkü bu sorun, Cumhuriyet’in birinci yüzyılından Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına devreden bir sorundur.

Ama meclisin açılışında, yani 1 Ekim 2024 günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması…

27 Şubat 2025 günü Öcalan’ın “örgütün silah bırakması ve kendini feshetmesi” çağrısı…

Siyasal ve toplumsal iklimin oluştuğu yeni bir süreç başlatır olmuştu.

Yani Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne, kan dökülerek canlılığını koruyan bu sorun, artık çözüleceği ve birlikte yaşanan toplumsal bir iklimin oluşacağı sürece girer olmuştu.

Sonuçta 12 Mayıs 2025 Pazartesi günü, PKK’nın kendini feshettiğini açıklaması ile “birlikte yaşanacak toplumsal iklim”, ete-kemiğe bürünür aşamaya gelmiş oldu.

Zaten emperyal politikaların kol gezdiği bölgemizde, toplumsal barışın sağlandığı demokratik bir Türkiye, tüm bölge için kaçınılmaz bir ihtiyaç idi.

Ve böyle bir Türkiye’nin oluşumunda iktidar ve muhalefet, yani genelde Türkiye siyaseti bugün sıcak bir yaklaşım içinde olmuştur.

***

İşte Türkiye siyasetinin, örgütün kendini fesih ve silahları teslim kararını açıklaması üzerine bakışını yansıtan sözleri:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörsüz Türkiye çabalarımızda yeni bir safhaya geçmiş bulunmaktayız. Bu safha birliğimizi, kardeşliğimizi, yürüyüşümüzü güçlendirme safhasıdır. 86 milyonun arasında örülen terör duvarını, kalıcı olarak ortadan kaldırma safhasıdır” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “CHP olarak tarihsel bir tutarlılık içerisinde, barışın yanındayız” dedi. Ve de “Terör bitecekse, kan duracaksa biz varız, ama sürecin şeffaf ve katılımcı yürütülmesi gerekiyor, adres de Meclis olmalı” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Emek, sabır ve fedakârlıkla ekilen barış tohumları umutla sulanmış, nihayet tomurcuklanmış ve çiçek açmıştır” dedi. Ve de “Bugün kazanan barış ve kardeşliktir. Bugün kazanan siyaset ve demokrasidir” dedi.

Türkiye İşçi Partisi’nin açıklamasında, “Ülkemizde silahların susmasına, barışın sağlanmasına hizmet edecek adımları ve gelişmeleri olumlu buluyor ve destekliyoruz” denildi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “40 yılı aşkın bir süredir binlerce canımızın kaybına sebep olan, ağır sosyal ve ekonomik maliyetlere yol açan terör ve şiddet sarmalının sona ermesi, sadece ülkemiz için değil, tüm Ortadoğu’da yeni bir barış ve huzur ikliminin vesilesi olabilir” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Bahçeli'nin desteği olmasaydı süreç yürümezdi. Türkiye'de Kürt sorunun çözülmesi için Türklerin ikna edilmesi lazım” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ise PKK’nın açıklamasındaki Lozan anlaşmasına yönelik ifadeye tepki gösterdi, “Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedidir” diyerek “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve büyük Türk milleti bu ihanet açıklamasını kabul etmez, edemez” dedi.

Zafer Partisi yönetimi de Lozan anlaşmasına yönelik ifadeye tepki göstermiş ve “Bu bildiri, Lozan Antlaşması'na ve 1924 Anayasası'na açık bir meydan okumadır. Ulus-devlet yapımıza yönelik açık bir tehdit içermektedir” demiştir.

Ve Büyük Birlik Partisi'nin (BBP) başkanlık divanının açıklamasında, “Örgüt, silahlı mücadelenin geldiği çıkmazı görerek devletimiz karşısında diz çökmüş, siyasal alanda pozisyon almaya çalışmaktadır” denilmiştir.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise "Umarım bu süreci barışla taçlandırırız" dedi.

***

Sonuç olarak diyebiliriz ki, genelde Türkiye siyasetinin iktidarıyla muhalefetiyle olumlu baktığı bu oluşum, ‘birlikte yaşanacak toplumsal bir iklimi’ inşa etmiş olsun…