Bir dini tarikat ve cemaat örgütlenmesinin kurucularından olan bir kişinin, 6 yaşındaki kızını, 29 yaşındaki bir müridiyle, imam nikâhıyla evlendirdiğine yönelik iddialar, anayasasında “Türkiye, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir!” yazdığı halde, yasaların kâğıt üzerinde kaldığı gerçeği ile hepimizi düşündürmektedir.

Aslında anayasamıza “Türkiye, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir” yazarken biz bu sorunu yüz yıl önce çözmüştük. Süreç içerisinde tarikat ve cemaatler devleti kuşatmaya başladı. Özellikle sağ iktidarlar “Tarikat, siyaset, ticaret” üçgeninde bu hastalıklı, ölümcül virüslü yapıların sırtını sıvazladı. Palazlanması için kol kanat gerdi. Koalisyonlar kurdular, hükümet ortağı yaptılar.

“Farklı yollardan aynı menzile koştular”. Kanlı 15 Temmuz devinimi bile aklımızı başımıza getirmedi. Bu yapılar o kadar çoğaldı ki kontrolden çıkacak boyuta ulaştı. 15 Temmuz sabahı mevcut iktidar partisi, genel merkez binasının tüm boyunu kapsayacak dev Atatürk resimleri astı. Bütün yollar köprüler “Egemenlik kayıtsız, şartsız ulusundur” afişleri ile donatıldı. Aklımızın başımıza gelmesi için TBMM’nin bombalanması mı gerekiyordu? Onca masum asker, polis, sivil halkın ölmesi mi gerekiyordu?

Bu yönelimle görünen gerçek, kutsal duyguları kullanarak toplumun inançlarını sömüren yapılara, ölümcül virüse karşı, tek çare, tek ilaç, laiklik ve demokrasidir. Bunu çok iyi bilen iktidar 15 Temmuz sabahı laik ve demokratik güçlerin gazını aldı. Sadece gazını aldı. Oysa Ayasofya’nın açılışında, üstelik te Atatürk’ün kurduğu Diyanet kurumunun başkanı da yanında olduğu halde, bu yapıya ve kurucu iradeye lanet okundu.

İç içe girmiş “Tarikat, siyaset, ticaret” üçgeni yolunda her şeye göz yumuluyor. Bu bileşen için iktidara göre, her yol geçerli.

Aslında din bilginlerinin yorumuna göre “Hazreti Muhammet döneminde, Müslümanlıkta tarikat falan yoktu”. Cemil Kılıç, Yaşar Nuri Öztürk, İhsan Eliaçık… gibi aydınlık yüzlü din bilginlerinin arkasında iktidar ve cemaat olmadığı için sesleri bir yere kadar duyulabiliyor.

Eski tarikat şeyhleri saf Müslümanları Allaha ulaşmak için inanca davet ediyorlardı, şimdikiler öyle mi, siyaset ve ticaretin bir aracı olarak kullanıyorlar.

Allah’la kul arasında bir çıkar ve getiri yaratma peşinde olanlar, işin komisyonculuğuna soyunan cemaat ve tarikatlar; “Benim tarikata katılırsan cennete gidersin” havucunu göstermeye başladılar. Allah’ına aracısız inanan sade masum vatandaş cennete gidemeyecek mi?

Cemaat ve tarikatlar cennet ve cehennemi de kafalarına göre biçimlemeye başladılar. Erkek egemen toplumda cennet ve cehennemi de ona göre biçimlendirdiler. Erkekler bu dünyanın devamı olarak öbür dünyada da şanslı, yüz huri kızı falan veriyorlar. Kadınların esareti, hizmetkârlığı bu dünyadan başlıyor 6 yaşında, öbür dünyada da huri kızı olarak devam ediyor. Yazık kadınlar hayal bile kuramıyorlar, iki dünyada da hep avucunu yalıyorlar.

Son günlerde yaşanan 6 yaşında evlendirilen kız çocuklarından daha pek çok konudaki sapkınlığın tek çözümü laiklik ve demokrasidir. Bu yol 100 yıl önce çizildi.

“Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur “ M. K. Atatürk