Her Cuma dinliyorsunuz, imam kürsüden gür sesi ile:
Komşunun tavuğunu çalmak günahtır.

Haksız değil. Fakat bir ihalede milyarları götürenlere aynı ses tonu ile hiç ses çıkmıyor nedense.

Kul hakkı günahtır.” deniyor.
İşçi, memur, köylü, küçük esnaftan vergi toplarken kuruş aksatılmıyor, söke söke alınıyor. Fakat beşli şirketlerin, holdinglerin borçları siliniyor, af getiriliyor, ses yok.

Her gün yeni bir konu işleniyor:
İsraf haramdır.deniyor.
Bakıyorsunuz, altında en lüks Mercedes, 300 araçlık makam konvoyları ile Cuma’ya gidiyor. Şatafatlı sofralar, kristal bardaklar, çaylar, kahveler... Demek ki “haram”ın tanımı değişmiş de biz farkında değiliz.

Yurttaş elektrik, su faturasını ödeyemiyor, pahalılıktan inim inim inliyor. İmam kürsüden “Ya sabır” çekiyor. Fakat holdingler ödemezse bakanlık “yapılandırma” getiriyor.

Kul hakkı yemek günahtır.” deniyor. Cüzdanda 100 liran varsa günah, 10 milyar liran varsa hak yemek tecrübe sayılıyor. Üstelik unvan kullanarak “Sayın”, “Beyefendi”,Falanca hazretleri” gibi...

Hutbelerde sürekli “Aileyi koruyalım” deniyor. Fakat asıl aileyi yıkan açlık, işsizlik, adaletsizlik, pahalılık, enflasyon gündeme gelmiyor. Gazetelerden okuyoruz. Bir baba iş bulamadığı için, başka bir baba çocuğuna pantolon alamadığı için canına kıymış. Siz hiç bunları anlatan imam gördünüz mü? Yok. Çünkü bunları anlatmak “siyaset” olurmuş.

Köy okullarında öğretmen yok, Diyanet’in bütçesi milyarları geçti. Lüks araçlar kullanılırken, 5 yıldızlı otel konforunda ilahiyat konferansları yapılıyor. O konferanslarda hiç kul hakkından bahsedilmiyor. Daha kötüsü, mahkeme kararı ile Resmî Gazete’den, sahte diplomalı olduğu ortaya çıkan, 12 yıl devletten maaş alan imam aranıyor. Ses seda yok. Yoksa bu kul hakkına girmiyor mu?

Atatürk, Diyanet’i kurarken “Toplumu aydınlatsın” diye düşünmüştü. Bugün camide “Kul hakkı yemek günahtır.” diyenin ertesi gün belediyeden usulsüz ihale peşinde olduğunu görüyoruz.

Fatih Sultan Mehmet’in bir sözünü anımsayalım: “Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür.

Evet, aslında öldü ama cenazeyi kim kaldıracak?

Hutbeden gelen ses ile halkın sesi farklı. Halk diyor: “Ben hakkımı isterim.” Hutbe diyor: “Sus, hakkını öbür dünyada alacaksın.
İyi de kul hakkı sadece öbür dünyada mı geçerli? Bu dünyada muaf mı?

Unutmayalım, beytülmale dokunmak kolaydır ama hesabını vermek zordur. Makam aracına binip devlet sofrasında tıka basa yiyip içtikten sonra kürsüden “Kul hakkı günahtır” diyerek nutuk atmak güzel, ama ah! Kürsüden inince ballı ihale kuyruğuna girilmese…