Gurbet elde yaşamayanlar, gurbet elde yaşayanların duygularını anlayamaz.
An olur; toprağına, aile büyüklerine, akrabalarına, kuzenlerine, arkadaşlarına, mahallesine duyduğu özlem; yumruk olur oturur, gurbetçinin yüreğine…
An olur, toprağından gelen bir resim, bir türkü, bir ses, bir soluk; tanımı mümkün olmayan hazlar verir gurbetçiye.
Doğduğu topraklar, gurbette yaşayan gurbetçilere; yaşadıkları yerlerden, bambaşka görünür…
Bu ruh halini anca yaşayanlar bilir ve anlar.
* * *
Gerek Babamın gerekse kendi mesleğim gereği, 63 yıldır gurbet ellerde yaşıyorum.
Dile kolay tam 63 yıl.
O nedenle her Çorum’a gelişimde; uzun süredir özlemiyle yanıp tutuşulan bir sevgiliye kavuşmanın heyecanını ve coşkusunu yaşarım.
İnsanıyla, taşıyla, toprağıyla, türküleriyle çok özeldir toprağım; yere göğe koyamam.
Toprağımla ilgili kamuya yansıyan / yansıtılan her türlü güzellik heyecanlandırır, mutlu kılar beni.
Bu tutku, Rahmetli Babamızdan, annemizden mirastır bana ve kardeşlerime.
Nerede, ne zaman “Şu Uzun Gecenin Gecesi Olsam” türkümüz çalınsa; babam ve annem (birbirlerine ve bize hissettirmemeye çalışarak) gizli gizli gözyaşı dökerlerdi.
Şimdilerde üç kardeş, aynı duyguyu, aynı tepkiyi biz verir olduk…
Türkümüz diye söylemiyorum; sözleriyle, tınısıyla olağan üstü bir türkümüz var…
Böyle bir türkünün, ülkemiz sathında, hak ettiği yerini bulamadığını düşünüyorum.
Buradan, Çorum’un mülki ve yerel yöneticilerine, Çorum’u tanıtma derneklerine, Çorum’u ön plana çıkarma amaçlı kurulan Vakıf ve Dernek yöneticilerine seslenmek üzere; 16 Aralık 2014 tarihinde yazdığım (ancak karşılık bulmayan) aşağıdaki yazımı yineliyorum.
* * *
“Doğa için çal”, “Birlik için çal” gibi çağrılarla, ülkenin (hatta dünyanın) dört bir yanındaki amatör ya da profesyonel müzisyenler; “Gesi Bağları”nı çalıp, söylüyorlar…
Sonra, tek tek kaydedilen o sesler, o tınılar; icra edilen ortamların görüntüleri eşliğinde, birleştirilip, görümsetiliyor (klipleştiriliyor).
… …
Örneğin, bir Afyon Türküsü olan “Karahisar Kalesi”, otantik sazlarla çalınıp, söyleniyor amatör ya da profesyonel müzisyenler tarafından…
Sonra tarihsel, kentsel ve doğasal dokular önünde çekilen o kareler birleştiriliyor, doyumsuz bir duygu sağanağı çıkarılıyor ortaya.
… …
“Kütahya’nın Pınarları”nı söylüyor gençler, Kütahya’nın doyumsuz güzelliklerini fon olarak kullanarak…
Neticede, o güzelliklerle, o özgün sazlarla, o seslerle yoğrulan emekten, doyumsuz bir lezzet çıkıyor ortaya…
Daha da önemlisi, o doyumsuz lezzet; çok düşündürüp, çok konuşturuyor o türküyü ve yöresini.
… …
Hani diyorum; hani şu bizim “Şu uzun gecenin gecesi olsam” türkümüz de ya da ne bileyim “Elveriyor, elveriyor, orta direk bel veriyor…” türkümüz; aynı yol ve yöntemlerle çalınıp, söylenerek, tüm Türkiye’ye mal edilemez mi?
Çorum, bu türküler eşliğinde, bu yönüyle de tüm Türkiye’ye tanıtılamaz mı?
Küçük küçük ilçelerin bile yaptığı benzeri etkiliği; koskoca Çorum’un yöneticileri ve insanları da yapamaz, yaptıramaz mı?
Yok mu buna öncü olacak, bunu finanse edecek bir güç Çorum’da?
* * *
Sanal ortamlarda bu tür görümsetmeleri, ne zaman izlesem, büyük bir heyecanla kopyalayıp, Çorum’daki kuzenlerime, yeğenlerime, Çorum’u tanıtma vakıflarına, derneklerine v.b… gönderiyorum.
Altına da not düşüyorum; “Çorum’da, Çorum türkülerini bu şekilde çalıp, söyletip, görümsetecek bir yiğit, bir Çorum sever yok mu?” diye…
Yanıt geliyor.
Kem küm!…
… …
Hal böyle olunca, ben de meramımı, bu köşede anlatmak istedim.
Hani, olur ya benim gibi duygusal bir Çorum severe belki ulaşırım diye…
* * *
Dün sanal ortamda, Çorum Valiliğinin katkılarıyla hazırlanmış, Çorum Tanıtım Filmini izledim.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyor, şükran duygularımı sunuyorum.
İzlerken, gözyaşlarımı tutamadım.
“Budur” dedim, “budur işte…”
Demek ki istenirse yapılabiliyormuş…
Bu da yapılabilir.
* * *
Gurbet elde, daha bir başka karşılanıyor bu tür güzellikler.
Beklentiler, arayışlar, istekler, daha bir başka oluyor.
Buralardan daha bir başka görünüyor Çorum.
Türkülerimizin tınısı daha bir başka dokunuyor insana.
“Şu uzun gecenin gecesi olsam”, daha bir başka etkiliyor insanı.
Değerini bilin, bilelim diye söylüyorum.