Bu hafta üç adet kitap siparişi verdim. Sipariş ettiğim kitap orta öğrenim yıllarımda okuduğum Rus yazar Grigori Petrov’un, Finlandiya'nın, bir avuç aydının çaba ve fedakârlıklarıyla nasıl bir refah ülkesi haline geldiğini anlattığı önemli bir eseri olan "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" adlı kitabı. Bu eseri okumadıysanız bile eminim adını duymuşsunuzdur.
Ben bu kitabı okuduğumda çok etkilenmiş ve tekrar tekrar okumuştum. “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”, ilk olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçe’ye çevrilmiş. Büyük Gazi, kitabı okuduğunda bu destansı başarıdan çok etkilenmiş ve derhal kitabın tüm okulların, özellikle de askeri okulların müfredatına dâhil edilmesini istemiş. Ben^de kitabı defalarca okumama rağmen bu gerçeği yeni öğrendim. Eğer okumayanlar varsa tavsiyemdir, lütfen okuyun, okutun!
Okuduğunuzda tüm yoksulluğa, imkânsızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; her kademeden ve meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya'yı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak bir şekilde gözler önüne seriyor.
Şimdi Fin aydınlanmasının kahramanlarından olan Snellman ve arkadaşlarının kitap içerisinde geçen bazı konuşmalarından anekdotları sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Robinson’un hikâyesini okumuş veya duymuşsunuzdur. Fırtına gemiyi parçalamış. Bütün yolcular boğulmuş. Bir genç çocuk, tahta parçası üzerinde yalnız başına kurtulmuş. Dalgalar onu ıssız bir adaya sürüklemiş. Robinson gemiden kurtarabildiklerini adaya sürüklüyor. Orada önce kendine bir barınak yapıyor, sonra buğday ekiyor, yaban keçilerini evcilleştiriyor. Yerleşik ve düzenli bir hayat kuruyor.
Ey Fin kardeşler, milletimizi oluşturan 2 milyon Fin, Robinson denen çocuktan daha güçsüz, daha iradesiz, daha akılsız mıdır? Hayata ve insanlara karşı görevinizin neden ibaret olduğunu düşününüz.”
Snellman’ın İngilizlere hayranlık duyan ve kendilerini futbola adamış futboldan başka bir şey düşünmeyen Finli gençlere yaptığı konuşmadan bir kesit:
“Snellman ve arkadaşları, gençlerde zekâ dolu beyinlerin yerine güçlü manda ayaklarının oluşmasına razı olmadılar ve ünlü bir futbol kulübünün kuruluşunun onuncu yıldönümü kutlamalarında Snelman futbolculara şöyle seslendi:
'Fin gençliğinin sporla uğraştığını görerek seviniyorum. Fakat hiçbir şeyde aşırıya kaçmamalıdır! Hiçbir şey tek taraflı olmamalıdır. Her şeyde orta yol gözetilmelidir. Her şey zamanında ve yerinde yapılmalıdır. Bacakları öküz ayakları gibi güçlü, ama beyinleri koyun beyni gibi zayıf insanlar bizim idealimiz değildir. Sizin vazifeniz şutla topu yükseklere fırlatmak değil, Fin milletinin haysiyet ve şerefini yükseltmektir'”.
Kitapta eserin kahramanlarından Snellman entelektüellere ve aydınlara da büyük bir rol biçiyor. Onlara şöyle sesleniyor: “Siz ulusun aklını, ulusun iradesini ve enerjisini, ulusun vicdanını uyandırmakla yükümlüsünüz.”
"Bize bataklıklar, kayalar düştü, oraları bir kültür ülkesine çevirdik." Bütün bir eserin ve bir halkın verdiği mücadelenin tek cümlelik özeti bu diyebiliriz.
Sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun "coğrafya kaderdir" der. Onlar tüm coğrafi zorluklara rağmen Bataklık Ülkesi’nden bir Beyaz Zambaklar Ülkesi yarattılar.
Herkesin kendince dersler alacağını düşündüğüm bu kitabı, güzel yurdumuzun halk gücüyle kalkınmasına ve toplumsal dayanışma ruhuna vesile olması açısından çok büyük önem taşıdığını düşündüğüm için mutlaka okumanız gerektiğini düşünüyorum.
Bir toplum kadını, erkeği, genci, yaşlısı tüm katmanlarıyla birleşir kenetlenirse yapamayacağı hiçbir şey yok. Bizler bunu Cumhuriyetimizin kuruluşunda Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde toplanarak bir araya gelen ecdadımızda, kurtuluş savaşımızda gördük ve tüm dünyaya gösterdik. Şimdi bizlere düşenin, güzel Türkiye’mizi daha ileri hedeflere ulaştırabilmek için toplum olarak kenetlenip var gücümüzle çalışmak olduğunu düşünüyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.