DANANIN KUYRUĞU

Bin bir farklı hileyle

insanları kandıran;

Tüccarları, esnafı

düzenle dolandıran…

Rüşvet yalan dolanla

 hem de para sızdıran;

Mahkemede kendini

 haklı diye yazdıran…

Üçkağıtçı, beleşçi,

 ahlaksız bir varmış;

Onu tanıyıp bilen

herkes ondan kaçarmış.

Davalarında iki

yalancı tanık bulur;

Kadıya rüşvet verip,

dava kazanmış olur.

Yaşaması emeksiz,

kazancı da bedava;

Bir hatırlı tüccarın

hakkında açmış dava.

Ardından da Kadı’ya

rüşvet dana göndermiş;

Davalı tüccar ise,

duyar duymaz: “Dur,” demiş.

O da o sahtekarın

danasından da iri;

Hem de besili olan

dana ile haberi…

Kadı’ya iletince;

Kadı işin sonunun;

Kötüye vardığını

anlamış artık bunun.

Kadı geleceğini,

düşünerek yarını…

mahkeme günü alıp

rüşvet danalarını;

Mahkeme salonunun

avlusuna getirmiş;

Bağlayarak oraya,

sonra salona girmiş.

Yalancı tanıklarla

davalı ve davacı;

Hazırmışlar bir yığın

meraklı izleyici.

Makamına kurulan,

Kadı seslenmiş şöyle;

“Rüşvete dönüp bakmam,

çalışırım ben böyle.

Vicdanımın sesini

dinler hüküm veririm;

Haksızlık karşısında,

erim erim eririm.

Ancak gelin görün ki,

her iki taraf bana;

Rüşvet diye evime

göndermiş birer dana.

Şimdi inip aşağı

danalara bakalım;

Kim haklıdır, kim haksız,

birbirine takalım.”

Şaşkınca aşağıya

inmişler izleyenler;

Merakla beklemişler,

“Ne olacak?” diyenler.

Danalar birbirine,

Kadı’nın buyruğuyla;

Bağlanmışlar sıkıca,

kıç kıça kuyruğuyla.

Kuyruk altlarınaysa

neft sürülerek bir de;

Diken batırılarak

bulundukları yerde...

Acıyla böğürerek

birbirini kendi;

Yönünde çekiyorken,

demiş Kadı efendi.

“Her kimin danasının

kopar ise kuyruğu;

O yana haksız diye

vereceğim buyruğu.

Böyle gerçek adalet

yerini bulacaktır;

Benzeri davalara

bir ölçüt olacaktır.”

Hilekarın danası

kısa çekişme sonu;

Haklıya bırakarak

kopan o kuyruğunu

Müthiş can acısıyla,

fırlayıp geçip gitmiş;

Bu davada burada

adil biçimde bitmiş.

(SÜRECEK)