Bildiğiniz gibi ülkemizdeki eğitim-öğretim sistemi sayısal, eşit ağırlık, sözel ve dil olarak dört ana dala ayrılır. Özel yeteneği olanların eğitim gördüğü konservatuar, spor okulları gibi birkaç okul dışındaki hemen tüm yüksekokullar bu dört dala göre eğitim verirler.

İnsan beyni sağ ve sol loplardan oluşur. Sağ lop sözel yeteneklerle, sol lop ise sayısal becerilerle ilgilidir. Kişinin hangi lopu daha fazla geliştiyse, o alanda eğitim alıp yine o alanla ilgili bir meslek sahibi olması gerekir. Bunu başarabilenler aldığı eğitimde zorlanmaz, sahip olduğu mesleği de severek yapıp mutlu olur.

İlköğretim süresince tüm öğrenciler eşit ağırlık kabul edilerek eğitim-öğretim yapılır. Bu nedenle de 8. sınıf sonunda yapılan LGS bir eşit ağırlık sınavıdır. Zaten çocuğun hangi tür zekâya sahip olduğu da bu yaşlarda belli olmaya başlar. Buradan orta öğretim kurumlarına yani liselere geçen gençler; Fen liselerinde lise 1 yani 9. sınıfta sayısal eğitime başlar. Diğerlerinde ise 11. sınıfa geçince alanlara ayrılırlar.

Her şeyden önce şunun bilinmesi gerekir: SAYISAL YA DA SÖZEL OLUNMAZ, SAYISAL YA DA SÖZEL DOĞULUR. Bu nedenle de çocuğumuzun meslek seçiminin anne babanın isteği, mesleğin kazanç durumu ya da toplumdaki saygınlığına göre değil, beyin özelliklerine göre olması gerekir. Daha kundak bebeği iken anneannenin “benim torunum doktor olacak, beni tedavi edecek.” gibi yanlış yönlendirmeleri, gençlerde ilerde telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlara yol açabilir. Böylece de toplumda işini ve mesleğini sevmeyen mutsuz insan yığınları oluşur. Çocuğumuzun geleceği ile ilgili ona yapabileceğimiz en büyük kötülük, yeteneğinin dışındaki alanlara ve mesleklere zorlamaktır. Lütfen onlara bunu yapmayın, vebalinden kurtulamazsınız.

Hacettepe Üniversitesi’nde bu konuda yapılan bir anket korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı: Ankete katılan 20.000 öğrenciden sadece %18’i istediği bölümde, diğerleri ise aslında istemediği, ancak puanı tuttuğu için o alanda eğitim aldığını söylüyor. Yani bu okuldan mezun olan her 100 öğrenciden yalnızca 18 kadarı işini severek yapan mutlu insanlar arasında olacak, geriye kalan 82 tanesi ise işini sevmeyen ve yaşamı boyunca kendini mutsuz hissedenler kervanına katılacak.

İnsanlar arasında sayısalı iyi olan çocuğun daha zeki olduğu gibi komik ve yanlış bir izlenim vardır. Yani bize göre sayısallar diğerlerinden daha zekidir.(!) Bu durumda diğer gruplar daha az zeki, bir bakıma da geri zekâlı oluyor. Bu nedenle de herkesin gönlünde “sayısal olmak” gibi bir düşünce yatar. Eğer, sayısal beyinler gerçekten diğerlerine göre daha zeki olsaydı, şu anda ülkemizdeki tüm savcı, avukat, hâkim, büyükelçi, vali, kaymakam, emniyet müdürü vb. meslekleri yürütenlerin, -en kibar deyimle- daha az zeki olması gerekirdi. “Zaten öyleler” diyorsanız, ben de “yorum yok” derim ama hiç de öyle olmadığı ortada.

Peki, ama çocuğumuzun sayısal, eşit ağırlık, sözel ya da dil yetenekli olup olmadığını, yani beyninin hangi lobunu daha iyi kullandığını nasıl anlayacağız? Bu konuda uygulanan bazı yetenek testleri var. Öğrenci sorulara dürüstçe yanıt verirse %95 isabetli sonuç alınabiliyor. Ama olduğu gibi değil de olmak istediği gibi yanıtlar verirse sonuç da ona göre farklı çıkabiliyor. Bu nedenle de bence en iyisi gözlem yapmak. Bakacağız; çocuğumuz hangi derslere zevkle çalışıyor, hangi derslerde zorlanıyor, hangi derslerde ek takviyeye ihtiyaç duyuyor, el becerileri nasıl, aile içinde sayısal ya da diğer alanlara yetenekli kişilerin oranı ne durumda? Çünkü bu çocuk gökten zembille inmedi; mutlaka aileden birisiyle yetenek yönünden benzerlik taşıyacak.

Burada da kendini kandıran aile bireyleri oluyor: Örneğin çocuğuna matematikten özel ders aldırıp sınavdan iyi bir not alınca da “benim çocuğum sayısal” diyor. Oysa diğerlerini kendi çabası ile başarıp da matematikten özel derse ihtiyaç hisseden çocuk ne kadar sayısal olabilir?

Yazıyı yukarıda büyük harflerle yazdığım cümleyi bir kez daha yazarak bitireyim: SAYISAL YA DA SÖZEL OLUNMAZ, SAYISAL YA DA SÖZEL DOĞULUR.

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•İnsanlar önce kendini, sonra haddini, en son da ne istediğini bilse hiç bir problem kalmaz. LA EDRİ

•Dünyada başarı kazanmanın iki yolu vardır: Ya kendi aklından faydalanmak yahut da başkalarının akılsızlığından. LA BRUYERE

•Bir işi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar. KONFÜÇYÜS

•Ne olacağımızı görebilmek için ne olduğumuzu bilmemiz gerekir. MACHIAVELLI

•Cehalet ne güzel şey! Her şeyi biliyorsun. EİNSTEİN