Saray’ın gündemdeki buluşu, sandıkta kaybettiklerini masa başında devşirmek! CHP’li belediyeleri soruşturmalarla bunaltıp, devamında da seçilen başkan ve meclis üyelerini peş peşe transfer etmek. Dahası, bu politik oyunu “siyasal bir başarı” gibi gösterip puan toplamak. Gerçekten, devletin ekonomik ve zorlayıcı yöntemlerini kullanarak işi buralara getirmek politik bir başarı mıdır? Halkın vicdanı bunun yanıtını sandıkta verecektir.
Dahası ortada bir başarı filan yok. Ortada rant var, yağma var, gasp var, hatta külhanbeylik siyaseti var. Ne var ki ülkenin aklı ipotek altına alındığından, aklımızla alay edildiğinden, hem halk iradesine tokat atıyorlar, hem de kitlelere güya “stratejik hamle” diye yutturuyorlar.
İşin ilginç yanı, bu tür oyunlara inananların gözü önünde bir gerçek var: Halk oylarının tepeden inme çalınmasına asla kayıtsız kalmayacaktır. Bugün belediye devşirip zil takıp oynayan, kendinden geçenler; yarın sandıkta “kat kat yiyecekleri tokatla” ayılacaklardır. Tarihsel atasözümüzdür: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.”
Tarihsel gerçek şudur: Bugün, suni olarak zorlama yöntemlerle galip gibi görünenlerin aslında mağlup olduğunu tarih defalarca yazmıştır. Onun için hep: “Galiptir bu yolda mağlup.” deriz özet olarak.
Bir tarihsel örneğe bakarsak: Pirus zaferi. Makedonya Kralı Pyrrhus, Roma’ya karşı iki savaşı üst üste kazandı ama öyle ağır kayıplar verdi ki, “Bir zafer daha kazanırsam mahvolurum.” dedi. Zira Roma’nın asker sayısı sınırsızdı, Makedonya’nın ise takati tükeniyordu. Kazandıkça kaybediyordu.
Osmanlı’nın Zigetvar zaferi de böyleydi. Kale alınıyor fakat ordular kırılıyor, Kanuni çadırında can veriyordu. Zafer diye sunulanın gerçekte gerilemenin başlangıcı olduğunu öğrendiklerinde ise zaman çok geçti. Günümüzde belediye devşirmeleri tam da bu örneğe uyuyor: Zafer diye yutturulanın, aslında derin bir yenilgi olduğu gerçeği.
Basından öğrendiğimiz kadarıyla iktidar, irili ufaklı 55 belediyeyi devşirmiş. Sandıkta kazanamadığını çeşitli Bizans oyunlarıyla belediye devşirerek almak, bunu da bir “siyasal başarı” olarak sunmak; iktidarın etik kurallarına ve ahlak anlayışına uyan bir başarı gibi görülebilir. Sanırsınız sebze pazarından domates alıyorlar! Halk iradesine karşı oynanan bu tiyatro, siyasal başarının değil, iktidarın siyasal ahlakının tiyatrosudur.
Gerçek, ilk sandık geldiğinde görülecek: Bu bir Pirus zaferidir. Çalınan oylar geri gelecek, taktik ve siyasal başarı diye övünenler kendilerine sormak zorunda kalacaklar: “Nerede yanlış yaptık?”
Beyoğlu Belediyesi’nde yapılan kumpasa bakar mısınız? Meclisteki iki oy farkını kapatmak için belediye meclisini devşirme operasyonu başlıyor. Başkan dik durunca belediye hedefleniyor. CHP’li üyeler tehdit, baskı ve vaatlerle saf değiştirmeye zorlanıyor. Bunun adına “iktidar demokrasisi” deniyor: Sandıkta kaybedersen masada devşir! Bunu da kamuoyuna “siyasal başarı” olarak servis et. Ve kamuoyu da bu oyunu yutsun, öyle mi?
İşin aslı, devşirilen toplumsal ahlakımızdır. Bünyemiz sağlıklı olsaydı böylesi bir mikrobu reddederdi. Ancak görülen o ki: Hastalık ilerlemiş, bağışıklık sistemimiz çökmüş, haliyle Türkiye’de siyaset tabuta girmiştir. Fakat bu hastalığın tedavisini ilk seçimlerde yine halk yapacak, neşterini çürüyen hücrelerin üzerine vuracaktır. Hiç kuşkunuz olmasın.