Hepimiz düşmana karşı sipere yatar gibi uzandık biraz uzağa, kaya bulan kafasını kayanın arkasına sakladı, bulamayan iyice toprağa yasladı. Fevzi “Atıyorum.” diye bağırdı, bağırmasıyla birlikte o da gözüne kestirdiği bir kayanın arkasına saklandı. Dinamit öyle bir gürültüyle patladı ki ödümüz kopa yazdı. Sanki Çanakkale savaşındayız da düşman gülleleri patlamış. Patlamanın ardından ırmağın kenarına su sıçradı, yakında olan komşular ıslandı. Gözümüzü açıp da ne görelim? Kocaman bir deniz canavarı. Benim boyumdan da büyük, ağzı bir açılıp bir kapanıyor. Kırmızı, koskoca bir şey, gözleri pörtlek pörtlek. O ağzı bir görmeliydin hocam, adamın kafasını lüp diye yutacak kadar büyük. Hepimiz korkup kaçtık. Balık malık da toplayamadık. Ben de çok korkmuştum. Buraya günlerce uğrayamadık.” “Deme Hasan, ırmakta canavar manavar olmaz.”

“Yok hocam, senin bildiğin gibi değil, koskocaman bir canavar.”

Neden sonra olay kasabada anlatılmış, bunu duyan kaymakam veteriner hekimi göndermiş, çıkanın azman bir yayın olduğunu söylemiş, ama köylüler gene de buraya uğramaz olmuşlar, geçmeleri gerektiğinde çekinerek geçerlermiş. Hasan anlattı, ben ilgiyle dinledim, çok sürmedi dinamit atılan noktaya ulaştık. Gerçekten nehir burada sağa bükülüyor, sonra sola dönüyor, büküldüğü yerde girdap oluşturuyor, suyun yavaş, derinden dönüşü gözle görülüyor. Adeta küçük bir göl oluşturmuş, düşeni içine çeken, tehlikeli bir göl.

“Aman hocam, sakın burada suya gireyim deme, girdap seni yutar. Balık avlayacaksan, at oltanı, bekle, ayağını dahi sokma. İlla suya girmek istersen, ya yukarıya doğru yürü ya da biraz aşağıya git, aşağıda ırmak sığdır. Sakın girme.”

“Olur, Hasan, girmem.”

Uyarıyı unutmuyor, suya girmiyorum.

Okulumun, bitişiğindeki küçük odamın duvarına, komşularımın evlerinin temel taşları üzerinde yükselen kerpiç duvarlara yoksulluk ve umarsızlık işlemiş. Hangi duvara gözüm gitse insanın içini burkan gerçek bana bakıyor. Rüzgâr vurdukça toprak sıva dökülüyor, dökülen sıva değil ömrümüz. İnsanlığımız dökülüyor. Tarla desen, yeterli tarla yok. Bahçeleri mevsimlik, yetiştirdikleri sebze sınırlı, onu da pazarda satmanın peşindeler. Kocaları bahar deyince iş umuduyla kente, orada iş bulamazsa başkente, ameleliğe giden kadınlar üçerli, dörderli gruplar halinde dağ taş dolanıp kuzukulağı, yemlik, kuşkuş topluyor, kuru bulgur pilavının yanına yeşillik olsun diye koyuyor. Koyunu, keçisi, ineği olanlar varsıl sayılıyor. Evde süt, yoğurt olması çok önemli, özellikle çocukların beslenmeleri ve gelişmeleri için çok önemli. Annelerin de farkında olduklarını sanıyorum.

Kışa doğru birer oğlak alıp kesenler, kavurma yapıp küpe basanlar da var. Besleyebildiyse arada bir tavuk pişiriyor, çocuklar, tavuk, kavurma derken et yüzü görüyor. Bu köy, bu insanlar hep böyle mi kalacak, yaşam hiç değişmeyecek mi? Düzenli bir işleri ve gelirleri, daha derli toplu evleri, daha işlevsel okulları, doğru dürüst beslenmeleri, üstlerinden dökülen giysileri yerine yeni, temiz giysileri olmayacak mı? Buna yazgı denilebilir mi?

Hasan’ın gösterdiği noktaya her defasında daha büyük bir heyecanla birkaç kez gittim, balık avladığım da oldu, eli boş döndüğüm de. Bir keresinde oturmuş oltanın başında beklerken tıslayarak bir yılan geçti. Soluğum tutuldu, kıpırdayamadım, dönüp sokarsa diye ödüm patladı. Neyse ki biraz uzağımdan sürünerek geçip gitti. Ya beni görmedi ya da beni sokmaya değer bulmadı. Aynı gün oltama bir kaplumbağa takıldı. Yolunu şaşırmış kaplumbağa girdaba düşmüş, çıkamıyor. Benim olta bir işe yaradı, kaplumbağayı oltadan alıp salıverdim.

Kasabaya gidemediğim günler, hava iyi olursa buraya geliyor, uzun uzun hayallere dalıyor, öğrencilik yıllarımın coşkusunu, arkadaşlarımla yaptığımız sohbetleri, kafa yorduğumuz veya tartıştığımız konuları tekrar aklımdan geçiriyor, yaptığım hataları fark ediyor, bir kere daha yapmayacağıma söz veriyor, balık avlamaya çalışıyorum. Gökyüzünün ve doğanın sadece bana ait olduğunu düşündüren ıssızlıkta balık beklemek iyi geliyor. Bugün ne yapsam düşüncesi uzaklaşıyor, bir beklenti, bir hedef oluşuyor.

(Bahar 1972, Senemoğlu,

Ortaköy, Çorum)