Allah-ü Teâlâ, yeryüzünü bir imtihan sahası kılmış ve yaratmış olduğu mahlûkatı, insanoğlunun hizmetine tahsis etmiştir.

Bir kısım hayvanları, sırf gücünden faydalanmamız; bir takımını da etiyle ve sütüyle gıdalanmamız için yaratmıştır.

Gerek binek hayvanlarını, gerekse çift sürmekte kullandığımız canlıları çalıştırırken asla merhameti elden bırakmayacağız.

Onlar, her ne kadar bize hizmet için yaratılmış ise de bir onlara eziyet ve haksızlık yapmak için yaratılmış değiliz. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

"Dili söylemez hayvanlara karşı Allah'tan sakının. (Binmeye) el verişli olana bininiz, (beşli ve) iyi olanı yiyiniz" (1).

Yararlı ve zararlı bütün canlılara acımak, İslâmî ve insanî vazifemizdir. Kesilmeleri bir vecibe olan kurbanları boğazlarken bile merhameti elden bırakmayacak ve bu vazifeyi en iyi ve en serin şekilde ifa edeceğiz.

Zararlı olmaları sebebiyle öldürülmesi caiz ve hatta itlafı vacip olan hayvanları, ceza vererek öldürmeye dinimiz müsaade etmemiştir. "Yeryüzündekilere acı ki, göktekiler de sana acısın" (2).

Göklerde bulunan meleklerin merhametlerine erişebilmemiz, yerdekilere şefkat göstermemize bağlıdır.

Merhametin İslâm’daki yeri pek büyüktür. Kur'ân-ı Kerim'in âyetleri ve Peygamber Efendimizin hadîs-i şerifleri, ya Allah'a ibadet ve itaati yahut canlılara şefkat ve merhameti emretmektedir. Bunun dışında kalan bir hüküm gösterilemez.

Allah-ü Teâlâ, merhametin yüzde bir parçasını yeryüzüne indirmiş ve canlı varlıklar arasında taksim etmiştir. Bundan en fazla insanoğlunun nasip alması gerekir.

Civcivleri üzerine kanat gererek zarardan koruyan tavuk; yavru sunu emzirirken, bir yerini acıtmayayım diye, ayağını kaldıran kısrak; şefkatle yavrularını yalayan kedi, bulduğu yiyeceği yuvadaki yavrularına paylaştıran leylek, hep hisselerine düşen merhametin icabını yapmaktadırlar.

Onlar kendi aralarında böyle merhametli olursa bizim onlara karşı merhametimizin derecesi nasıl olmalıdır?

Hayvanları, yaptıkları kusurlardan dolayı, işkenceye tâbi tutmak, dövmek ve aç bırakmak insanlıkla alâkası olmayan ve İslâmiyetin ya sakladığı bir davranıştır. Onlara karşı merhametsiz davranmanın kişiyi cehenneme sürükleyeceğini Efendimizin hadîs-i şeriflerinden öğreniyoruz ki:

"(Benî İsrail'den) bir kadın, ölesiye kadar hapsettiği bir kedi sebebiyle âzab bulundu ve bu yüzden cehenneme girdi. Kediyi hapsettiği vakit, onu doyurmamış, su vermemiş, yerdeki haşeratı bile yemeye bırakmamıştır" (3).

Canlı bir hayvanı bağlayıp, nişan taliminde hedef yapmayı, Peygamber Efendimiz şiddetle yasaklamıştır. Hazret-i Ömer'in oğlu Abdullah (r.a.) Kureyş delikanlılarının yanına uğramıştı. Gençler bir kuşu, (hedef olarak) dikmişler, ona (ok) atıyorlardı. Oklarını hedefe isabet ettiremeyen her ferd, kuş sahibine bir şey ödüyordu. Ne zaman İbn-i Ömer'i gördüler, (korkudan) dağıldılar. İbn-i Ömer, "Kimdir bu nu yapan? Bunu yapana Allah'a lâ'net etsin. Resûlullah (s.a.v:), canlı bulunan bir hayvanı hedef edinip ona ateş edene muhakkak lanet et ti, demiştir (4)" dedi.

(SÜRECEK)