Osmanlı’yı Batı yıkmadı.
İttihatçılar da yıkmadı.
bankerler de yıkmadı.
Ya kim yıktı?
Cehalet yıktı.
Cehaletin tetikleyicileri cemaatler, tarikatlar yıktı.
Tekkeler, zaviyeler yıktı.
Şeyhler, şıhlar, sözde din adamları yıktı...
Arap kültürünü, din sananlar yıktı.
Bilimden, eğitimden bihaber olanlar yıktı.
Akla kapalı, bilime kapalı, medreselerinde fen bilimleri olmayan “yobaz zihniyet" yıktı.
Üretmeden tüketen asalaklar yıktı.
İtibarı, altın kaplama koltuklarda oturmak sananlar, o koltuklarda oturmayı marifet sayanlar yıktı.
Doğurun / doğurtun, doğurabildiğiniz / doğurtabildiğiniz kadar…” deyip, (kendilerine kul köle olmaları için) onları eğitimsiz bırakan zihniyet(ler) yıktı.
Yobazlık yıktı.
* * *
Şimdi size yaşanmış bir olay anlatacağım.
Siz, yukardaki özet saptamalarımın ışığında;
a) Osmanlının neden yıkıldığını,
b) Batı Dünyası uzayda cirit atarken, bizim de Ortadoğu Çöllerinde neden (hâlâ) dilenciler gibi el avuç açarak dolaştığımızı düşünün...
… …
Devir Osmanlı devri…
İngiltere Kraliçesi Victoria, Sultan Abdülmecit’e İstanbul’da bir Anglikan Kilisesi yapma isteğini iletir.
Abdülmecit de bu isteği kabul eder.
İngilizlere Tünel ile Tophane arasında bir yer verilir.
Kilisenin yapımı 10 yıl sürer.
Kilise beklenmeyen nedenlerle anca 22 Ekim 1868’de açılır.
Bu süre içinde Sultan Abdülmecit ölmüş, yerine Sultan Abdülaziz geçmiştir.
Kraliçe Victoria, kilisenin açılışı anısına Abdülaziz’e son model bir otomobil armağan eder.
Osmanlı sarayından bir kişiye de bu otomobili sürmesi öğretilir.
Ancak çok önemli bir sorun vardır.
Bu İstanbul’un gördüğü ilk otomobildir.
Hareket halindeki otomobili gören halk, şeytan görmüş gibi tabanları yağlayıp kaçmaktadır.
İşin ilginç yanı; kaçanların en önünde, dönemin okumuş, kültürlüleri sayılan medrese hocaları ve öğrencileri vardır.
“Zatü’lHareke” (Kendi kendine hareket eden zat) denilen bu aracın “şeytan işi olduğu kulaktan kulağa bütün İstanbul’a yayılır.
“Zatül Hareke”nin şeytanlığından huzursuz olan Sultan Abdülaziz, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’den fetva ister.
Ancak Şeyhülislam haftalarca uykusuz kalma pahasına, ayetlerde, hadislerde konuyla ilgili bir yorum arar ama bulamaz…
Sonunda “Bu otomobilin şeytan işi olduğu” fetvasını verir.
Ve…
Otomobil, Haliç’ten denize atılır.
Evet, denize atılır.
Bu fetvadan sonra da İstanbul’a 40 yıl otomobil girmez / giremez.
… …
Bu olaydan tam 40 yıl sonra bazı varsıl Yahudiler, el altından İstanbul’a otomobil getirirler.
Ancak “Bilim ve fenne önem veren Sultan” olarak yeni nesillere anlatılan Sultan Abdülhamit; Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’nin “şeytan işi” fetvası nedeniyle, bu otomobillerin kullanılmasına da yasak getirir.
* * *
Şimdi arabanızın direksiyonuna geçtiğinizde ya da iki ya da dört tekerli motorlu ve de elektrikli araçlar gördüğünüzde bu yazım aklınıza gelsin.
Şöyle bir düşünün, neden hâlâ iki yakamız bir araya gelmiyor.
Batı dünyası uzayda cirit atarken biz neden hâlâ yerlerde sürünüyor; Ortadoğu Çöllerinde el avuç açarak dolanıyoruz.