Kiremitçiliğe başladığımız 1965 yılında, Çorum’da kendilerinden Güneş Kiremit Fabrikası’na aldığımız presleri ayarlamaya gelen rahmetli Arif Dilek kolay samimiyet kuran, cana yakın, hoş sohbet biriydi. Rahmetliyle tanışalı henüz bir saat bile olmamıştı ama kendisi benimle sıcak bir samimiyet kurdu ve presleri ayarlarken yaptığım bir uyarıyı beğendiğinden olacak, bana “Kennedy” ismiyle hitap etmeye başladı.
Gelelim esas konumuza. Preslerin çok arıza yapan, ayrıca güç zayıflığından kaynaklanan, çamur yumuşak olunca ince; katı olunca kalın kiremit basmak gibi zayıf bir tarafı vardı. Bu da eksantriğin bastığı alt makaranın içine mil ve bilya koymaktan kaynaklanıyordu. Mil 45 mm’den kalın olamıyor, bilyalar da ona uygun oluyordu.
dolu yapıp yatakları iki ucuna alınca rulmanların göbeğinin 60 mm’lik çapa ulaştığını fark ettim ve arızalı parçayı Zile’de Nevzat Usta’ya bu şekilde yaptırdım. Böylelikle pres çok güçlenmiş, sık arıza durumunu da gidermiştik.
Sezon sonunda arkadaşlarla hem malzeme tedariki, hem de meslekle ilgili inceleme gezilerimiz olurdu. O gezilerden birinde “Arifler” firmasına uğradığımızda yaptığım yeniliği Arif Dilek’e anlatınca cama vurarak 100 metrekareden ibaret olan atölyenin içindeki ortağı Arif Pıtır’ı çağırdı:
“Bak; Kennedy ne diyor?” dedi. Ben de Arif Pıtır’a durumu izah ettim. Kendisi konuşmamız bitince hiçbir şey söylemeden tekrar atölyenin içine döndü. Rahmetli, az konuşan biriydi. Teknolojiyi ortağı Arif Dilek’e göre daha iyi bilirdi. Arif Dilek’in de insani muhabbetleri iyiydi. Kendilerine izah ettiğim bu yeniliği hemen kullandılar.
İki sene sonra idi. Tekirdağ’da Arif Pıtır ile konuşuyorduk. Kendisi bana:
“Biz ne yaptık biliyor musun İlhan Bey?” dedi. Kendilerine benim izah ettiğim değişimi anlattı. Anlattı ama bu değişimin önünü açan bana küçük bir minnet duygusu bile beslemediğini gördüm. Yani öğretene minnet duyma her insanın harcı değil. Presleri ile ilgili bir başka değişim de ana dişliyi işlemeden göndermeleri idi. Ben bunun ayıplı bir şey olduğunu, dişliyi çeviren mil yataklarının titreşimden dolayı kırılmasına sebep olabileceğini anlatınca:
lira maliyet yükselir.” dediler. Pres 30 bin lira idi, “Yani 31 bin lira olacak.” dedim, “Öyle.” dediler.
Ben işlenmiş dişlili presleri sipariş ettim. Arkadaşlar “Çalışıyor ya, niye veriyorsun bin lirayı?” dediler. Onlar bin lirayı vermediler ama arızalar için çok daha fazlasını ödediklerini düşünüyorum. Arıza giderilinceye kadar, pres personelinin de boş kalması zararın cabası olur.
Benzetmede mantık aramanın yanlış olduğunu Rahmetli Ariflerin işlenmemiş 2 dişliden ibaret olan presi gönderdikleri zaman yazdıkları mektupta “Dişlileri 15 gün yağlamayın! Dişlilerin döküm kumları dökülsün, birbirine alışsın.” şeklinde talimat koymalarından anlaşılıyor. Arifler işlenmemiş dişlinin sakıncalarını bilirlerdi ama o çapta dişliyi işleyecek makineleri olmadığı için böyle hareket ediyorlardı. Benim garipsediğim şey, o tarihte ustam sayılacak lider gözüyle bakılan arkadaşlarımın işlenmemiş dişlinin doğuracağı sakıncaları algılayamamış olmalarıdır.
Nitekim seneler sonra bir sohbet toplantımızda ünlü çorap sanayicimiz Haydar Ali Öztaş ile birlikteydik. Ben sanayimizin çok basit ama önem taşıyan hususları bile atlayarak günümüze gelişini; bu işlenmemiş dişli örneği ile anlatınca Sayın Öztaş “O sizin arkadaşlar sanayiciliği bilmiyormuş. Dişli hassasiyeti ihmal edilen hiçbir makine randımanlı çalışmaz!” dedi.
Duayen bir sanayici noktayı önemli bir şekilde koymuş oldu.
Anlatılan olayları birlikte yaşamamızdan dolayı “Arifler” bu yazımızın baş kahramanı oldular. Burada önemle vurgulanması gereken ve açıklanması benimde boynumun borcu olan bir husus var. Arifler çok kısıtlı imkanlarla kiremit presi yapmaya 55 sene önce ustalarından Rahmetli Fethi Tüzel'den ayrılır ayrılmaz başlamışlardır.
Kısıtlı imkanlarına rağmen başarılı olmuşlar, toprak sanayine ürettikleri ekipmanlar ile sektöre damga vuranlar arasına girmişlerdir. 55 senedir Türkiye’de yerli makine olarak onların ürettikleri kiremit presleri halen fabrikalarımızın çoğunda kullanılmaktadır. Daha iyi kiremit presi üreten başka firmamızda olmamıştır.
***
Demem o ki, düşe kalka makinecilik mesleği bugünkü duruma gelmiş oldu.
Ayrıca, Çorum Toprak Sanayi, makine sektöründe ülkemizde söz sahibi oldu. Ben de işin başından başlayarak içinde bulunduğum durumda dikkatimi çeken pozisyonları seyahatle harmanlayarak siz değerli okuyucularım ile paylaşmaya çalıştım.
Artık bakış açımızı başka tarafa çevirme zamanı geldi. Böyle devam edersek sıkıcı olacak. Bundan sonra seçeceğimiz konuları önümüzdeki günlerin gelişmeleri belirleyecektir.
En güzel günler sizlerin olsun..