Ah be canım kardeşim, ne zaman sormayı, sorgulamayı, öğreneceksin?
Ne zaman kulaktan dolma bilgileri terk edip, okuyarak, araştırarak doğruyu bulmayı yeğleyeceksin?
Ne zaman gerçekleri görecek, yanlışla doğruyu ayırt edeceksin?
Gelişmiş ülkeler, her konuda gelişip, büyürken; biz neden geriledikçe geriliyor, nerede, neden, niye, niçin hata yapıyoruz?
Neden kendilerini bile yönetmekten aciz yöneticiler ve siyasiler tarafından yönetiliyoruz.
Neden onların yalanlarına kanıyorsun?
Bir değil, iki değil.
Adamların tüm dünyası yalan üzerine kurulu.
Dün başka, bugün başka söylüyor.
Bütün bunları bile bile neden bu adamların peşinden gitmekte ısrar ediyorsun.
Ne zaman özel çıkarlarını ve de bencilce duygularını dizginlemeyi öğrenecek; onun yerine içtenliğini, dürüstlüğünü sergilemeyi öğreneceksin.
Ne zaman bencilce düşünceleri terk edip, onun yerine paylaşmayı seçeceksin.
Ne zaman hor görmek yerine hoş görmeyi yeğleyeceksin.
Ne zaman sevgini içten sıcacık bir tebessüme katık edeceksin
* * *
Bazen gereksiz ve anlamsız şekilde çok konuşuyoruz; oysa kimse kimseyi duymuyor.
Bazen de gereğinden fazla susuyor, her tür eytişimi (diyaloğu) kesip atıyor, kimsenin kimseyi anlamadığı aptal bir ortam yaratıyoruz.
Ama yorgunluklardan, ama yanılgılardan ama hayal kırıklıklarından ama yılgınlıklardan…
Böyle ortamlarda herkes kör sağır kesiliyor.
İçimizdeki güzel duygular tek tek ölüyor.
* * *
Eğitimli, düz, dobra insana hasret kaldık.
Dürüst insana, net insana özlem duyar olduk.
Hile bilmeyen kaşı gözü, kıçı başı oynamayan insanları arar olduk.
Kandırmayan, aldatmayan, yalanlara batmayan, güven veren insanı bulamaz olduk…
… …
Ah günümüz insanı nezaketi, asaleti, zarafeti, kaliteyi giydiğin elbisede mi sanıyorsun?
Zaman değişti diyorsun oysa bu zamanın içinde sen de yaşıyorsun.
Özlediğimiz birçok değer kendi içimizde gizli; sen elini uzat tutan olur elbet.
Bir yerden başlamak gerek
Önce eğitim.
Eğitimin verdiği dürüstlük
Dürüstlüğün getirdiği içtenlik.
Ülke olarak buna / bunlara çok gereksinimimiz var.