Fecr suresi: 2. Ayeti: Veleyalin aşrin (on geceye yemin olsun) buyurulması, buradaki Muharremin onuncu günü olarak yani aşure günü denmiştir. En önemli tefsir alimleri ve hadis alimleri böylece bu gecenin faziletini belirtmişlerdir. Ulu Allah (cc) geçmiş kavimlere ve gelecek milletlere af ve mağfiretini, hoşgörü ve bağışlamasını görüyoruz ki, genellikle bu ayda vermiştir. Şöyle ki on peygambere on iyilikte bulunmuştur. 1- Hz. Musa’ya aşure gününde bir mucize ihsan ederek denizi yarmış mensuplarıyla beraber karşıya geçmelerini sağlamış, firavun ve askerlerini Kızıldeniz’de sulara gömmüştür. 2-Hz. Nuh’un tufandan kurtulmuşu. Geminin Cudi Dağı’na ulaştırılması hadislere göre 10 Muharrem’de olmuştur. s 3- Hz. Yunus balığın karnından aşure gününde kurtarılmıştır. 4-, Hz. Adem’in tövbesi bugün de kabul edilmiştir. 5- Hz. Yusuf kardeşleri tarafından atıldığı kuyudan bu gün kurtarılmıştır. 6- Hz. İsa aşure gününde doğmuş.7- Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail bugün doğmuş. 8- Hz. Davut tövbesini bugün yapmış ve kabul edilmiş. 9- Hz. Yakup oğlu Hz. Yusuf’a olan hasreti bugün bitmiştir. 10- Hz. Eyüb’ün ölümcül hastalığı bugün sona ermiştir. Hz. Ayşe’nin bildirdiğine göre Kabe’nin örtüsü her sene Aşure gününde değiştirilirmiş. İşte bunlardan dolayı Muharrem Ayı ve aşure günü inananlarca kutsal sayılmıştır. Bu arada Peygamberimizden sonra zuhur eden Müslümanlarca çok acı bir olay olan Kerbela vakası Hz. Hüseyin (r.a) efendimizin Kerbela’da aç-susuz bırakılarak feci şekilde melun Yezit’in emriyle şehit edilmesi yetmiş iki masumun katledilmesi maalesef yine aşure gününde olmuştur. Resullullah efendimiz, bu acı olayı bir çok hadis-i şeriflerinde haber vermiş olmasına rağmen ne yazıktır ki kıyamete kadar müminlerin yüreğini kanatan bu olay önlenememiş, kıyamete kadar yine nefretle ve naletle tel’in edilecek bir olay ortaya çıkmıştır. Bu arada Hz. Hüseyin ve yetmiş iki masumun takdirle övgüyle anılmalarına da sebep olmuştur. Ne yazık ki, herkesin söylediği bir ifade vardır. Tedbir takdiri önleyememiştir. Resulullah (sav) ramazan orucu farz kılınmadan önce aşure orucuna farz gibi devam etmiştir. Ramazan orucu emredilince aşure orucu sünnet olarak ama önemli bir oruç niteliğinde tavsiye edilmiştir. Muharrem orucunun faziletiyle ilgili şu hadisler irad edilir. Birisi Efendimize gelerek Ramazandan sonra hangi orucu bana tavsiye edersiniz diye sormuş, Resulullah (sav) Muharrem ayında oruç tut. Çünkü Muharrem Allah’ın ulu ayıdır. O ayda Peygamberlerinin tövbelerini kabul etmiş, insanlığa bir çok ikramlarda bulunmuştur. Dilerse ümmetimizi affedebilir (Hak dili Kur’an dili 85793 – Sahihi Müslim) Yine Tirmizi altı ana hadis kaynak kitabından birisidir. Muharrem ayında bir gün oruç tutan Ramazan dışında bir sene nafile oruç tutmuş sevabı alır. Bu konuda daha bir çok hadis vardır. Özellikle Peygamberimiz Yahudilere ve Hıristiyanlara benzememek için Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günleri en az iki gün tutulmasını tavsiye etmiştir. Zaten 1401 senedir de bu böyle uygulana gelmiştir.
Bir de bu ayda aşure yemeği dağıtımı vardır. Resulullah (sav) tarafından tavsiye edilmiştir. Bir hadiste her kim aşure gününde ailesine, ev halkına ve muhtaçlara ikramda bulunursa Cenabı hak o kimsenin bir sene içerisinde rızkını bereketlendirir, genişlik verir buyurmuştur. Bu nedenle bizim halkımız da içerisinde 10 çeşit malzeme bulunan aşure tatlısını fakir ve fukaraya komşulara ve en az on hane olmak üzere dağıtırlar. Böylece cömertlik ve iyilik görevlerini de yapmış olurlar. Zamanımızda resmi ve gayri resmi kuruluşlar bunu toplumsal olarak yapıyorlar.
Bu güzel işlerin yanında Hz. Hüseyin efendimizin 55 yaşında 72 masumla Kerbela’da hunharca Yezit’in emriyle Sinan bin Enes adlı hain tarafından şehit edilmesi Muharrem ayının kutsiyetine gölge düşürmüş, cennet gençlerinin efendisini görmek isteyen Hz. Hüseyin’e baksın diye hakkında hadis varolan Şehidi şüheda Hz. Hüseyin Efendimizin Kerbela olayları ve onun kutsal nesli diğer imamlara yapılan haksızlık ve zulümler onların şanını yüceltirken, bizlerin de yüreğini yakmıştır. Muharrem’in her günü hürmete layıktır. Yalnız şu husus hiçbir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu olaylar ezeli takdirin bir neticesidir. Bu konuda Sünni ve şia kaynaklarından öğrendiğimize göre bu işin en hayırlı neticesi konunun bugüne dek istismar edildiği siyasi boyutlu olduğu, bunun için meselenin enine boyuna irdelenmesinin hiçbir faydasının olmadığı, aksine toplumda korkunç zararlar vereceği gerçeği her zaman ortaya çıkmıştır. Mutlaka zalimler her zaman zulümlerinin cezasını er veya geç görmüşlerdir ve göreceklerdir. Biz dünyaya gelmiş ve geçmiş en büyük din alimlerinin başında olan İmam-ı Azam hazretlerine ki İmam-ı Cafer’in öğrencisi ve üvey babasıdır, atfedilen şu cümleyle konuya son veriyoruz. Onlar ellerini kana bulamışlar, bizler dillerimizi kana bulamayalım. Ama her zaman haklının, mazlumun ve masumun yanında olalım diyorum.