Günlerden bir gün, misafirhanesine bir hafta misafir gelmedi. Dört yolun birleştiği yerde misafir bekledi ve çok yaşlı, saçı başı ağarmış bir ihtiyarı almış, onu evine götürmüştü. Yemek vakti geçiyordu. (Misafir gelir gelmez hemen yemek teklif etmek vaciptir) prensibini uyguladı, yemek getirdi, ihtiyar misafirini sofraya buyur etti. Hz. İbrahim yemeğe besmele-Allah’ın adı ile başlamak vaciptir, bu Allah’ın emridir, tüm hayırlı işlere besmele ile başlanır. İhtiyar bu prensibi bilmediği için yemeğe besmelesiz başladı. Hz. İbrahim A.S.in buna canı sıkıldı. (Hz. Muhammed R.SAV.den sonra en büyük peygamber Hz. İbrahim A.S.dir.)

Doksan küsür yaşına gelmiş, hala besmeleyi bilmeyen bu ihtiyara hitaben; bunca nimetleri bizlere meccanen veren yüce Allah’ın adı ile yemeğe başlamalı, deyince, yaşlı ihtiyar, biz ateşe tapan bir milletiz. Böyle bir şart duymadım, demiş. İhtiyara İslami davranmayan Hz. İbrahim’e yaşlı mecusi kırılmış, darılmış ve sofrayı terk etmiş. Cenab-ı Hak Hazretleri elçisi Cebrail A.S.i Hz. İbrahim’e gönedrmiş ve onu ikaz etmiş ve şöyle uyarmıştır; “Ey İbrahim, o ihtiyar gördüğü adet üzere 95 senedir benim rızkımı, nimetimi, benim adımı anmadan yediği halde ben onun rızkını kesmedim. Ama sen bir sefer besmele çekmedi diyerek onu sofradan kovdun. Koş geri getir, gönlünü al” buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim koştu, ihtiyara yetişti, ondan davranışı nedeni ile özür diledi. İlahi emir ile bunu yaptığını anlattı. Yaşlı ihtiyar bu vesile ile hidayeti buldu ve müslüman oldu ve yaşlı ihtiyar ne yüce Allah ki benim gibi ateşperesti hidayet için Cebrailini gönderdi ve beni kurtuluşa erdirdi, diye şükretti ve şöyle dedi; Gerçek dost Allah’tır. Çünkü gerçek dost, dostunun her müsbet arzu ve isteklerini yerine getirir. Bunun tamamı da ancak gerçek dost olan Hz. Ulu Allah cc yapabilir” dedi.

AKIL BAŞTADIR,

TECRÜBE-DENEYİM

YAŞTADIR

Akıl ister başta olsun isterse yaşta, isterse hem başta ve hem de yaşta olsun, esas olan aklın ve tecrübenin belgesi kişi ve kişilerin iş, eylem, ahlak ve eserleridir. Çünkü, akıl ve tecrübenin belgesi ispatı eylemdir, yaşantıdır, eserdir. Ecdadımız ne demiş, “Eşek ölürse ondan semeri, insan ölürse onun eseri” ölümün alternatifi ölen insanların eserleridir, çünkü ölüler eserleri ile yaşarlar.

Ömer B. Abdülaziz Emevi saltanatının 8. halifesidir. Emeviler 660-750 milad 90-100 sene bir saltanatları vardır. İstisnalar hariç İslam’ın kıyamete kadar içinden çıkmayacak yaralar açan, hilafeti saltanata çeviren, İslam demokrasisini yaralayan hatta yok eden bir saltanattır Emevi saltanatı. Maalesif hilafete politika, siyaset karışmış, hak ve adalet yok edilmiştir. Dört büyük halife Hz, Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali R.A. hazretlerinin adaleti yok edilmiştir. Hilafet siyasete, siyaset menfaate dönüşmüş, hak ve adalet ortadan kalkmış, ortalığa zulüm gelmiştir. Örneğin; zalim Yezid’in Kerbela’da 72 masum ile Hz. Hüseyin evladı resulü katledenler bu zalimlerdir, Yezid melunudur.

Burada Hz. Muaviye’nin de çok büyük bir rolü, etkisi hatta cebri vardır. Bu sorgu kıyamete kalmıştır. İşte bu zulüm yönetimi arasında dikenlerin arasında bem beyaz bir gül gibi bir halife gelmiştir. Bütün zalimleri ortadan kaldırmış, 2,5-3 senelik halifeliği sırasında karanlığı aydınlatan bir güneş gibi Şam devletini ve ehlibeyte yapılan zulümleri yasaklamıştır. Örneğin Hz. Ali ve Ehlibeyte Cuma günleri minberde hutbede lanet okutuluyordu ve bu zulmü yasaklamış, onun yerine bugün de hutbesinin sonunda okunan “innellaha vemuru” ayetini koymuştur. Nahl 90, sh. 276.

(SÜRECEK)