Pek çoğumuzun unutkanlıkla mücadele ettiği ve “yoksa Alzheimer mi oldum?” diye kâbuslar yaşadığı günümüzde, bilim adamlarından müjdeli haberler var. Belki unutulanları yeniden hatırlamak mümkün olmuyor ama en azından öğrenileni unutmamak için çeşitli yöntemler geliştirmeyi sürdürüyorlar.

Kanada’daki Waterloo Üniversitesi’nin bilim insanları, unutmayı önlemenin en iyi yolunun onun resmini çizmek olduğunu söylüyor. Resim çizmenin hafızayı bu kadar olumlu etkilemesinin arkasında, beynin daha fazla bölümünün aktifleştirilerek kullanılması geliyormuş. "Benim resmim çok kötüdür, yaptığım hiçbir şeye benzemez" diyenlerdenseniz, endişelenmenize hiç gerek yok. Aynı araştırma, çizim yapmanın yeterli olduğunu ve iyi çizmenize gerek olmadığını da söylüyor. Yani, yeter ki çizin, çizimin kaliteli olmasının bir önemi yok.

Eskiden kalem ve kâğıt kullanmak oldukça yaygındı. Örneğin, günlük tutmak birçok kişinin yaptığı bir şeydi. Aynı zamanda insanlar birbirlerine el yazısı mektuplar yazıp tebrik kartları gönderirdi. Günümüzde ise, insanlar bilgisayarla büyüyor ve her aradığını orada kolaylıkla buluyor. Bu nedenle de kaleme ihtiyaç azaldı. Bu da insanların kendini ifade edebilme gücünün sekteye uğramasına neden oldu. Dolayısıyla kendini yazılı olarak ifade etmek güçleşti. Oysa uzmanlar, insanların klavye için kalemi bırakmaması gerektiğini savunuyor.

Washington Üniversitesi'nden eğitim profesörü Virginia Berninger’e göre, "Alfabenin herhangi bir harfini yazarken zihinsel üretim sürecine girilir. Bu süreç, beynin duyguları yöneten bölgesinde yaşanır." Klavyede bir harfi tuşlamak, aynı süreci yaşatmaz. İnsanoğlu, beyninin duygusal kısmını ancak kalemle yazarak çalıştırabilir.

El yazısı, kişinin yeni bilgiyi daha rahat öğrenmesini sağlıyor. Frontiers in Psychology isimli dergide 2017'de yayınlanan bir araştırmada, klavye ve kalemle yazma arasındaki öğrenme farkı ölçüldü. El yazısı yazan kişilerin beyinlerindeki öğrenme ile ilişkili bölgelerinin, klavyeyle yazanlara göre daha aktif olduğu bulundu. Kişilerin her gün 15-30 dakika boyunca duygularını yazmasını içeren "yazma tedavisi"nin fiziksel ve zihinsel sağlığa çok yararlı olduğu ortaya çıkarıldı. Böylece daha az strese girip, daha az depresyon yaşıyoruz; ayrıca da bağışıklık sistemimiz gelişiyor.

Klavye ve elle yazma arasındaki farkı yaratan en önemli unsurlardan biri de "derin kodlama" adı verilen bir kavram. Bunu bir örnekle açıklayalım. Klavye ile not alanlar bunu daha az zaman harcayarak yapabilirken, kalem kullandığımızda zorunlu olarak yavaşlıyoruz. Çünkü düşünce geldiği an yazabilecek kadar hızlı değiliz. Bu yüzden içeriği kendi sözcüklerimizle ifade etmek zorunda kalıyoruz. Bu da derin kodlama sürecini başlamış oluyor.

Sadece not alma konusunda değil, iletişim kurmada da bilgisayar ya da cep telefonlarıyla sağlanan "online" iletişimin, kalemle yazarak gerçekleştirilen "offline" iletişime göre daha zararlı olduğunu gösteren birçok araştırma bulunuyor. Özellikle görünmezlik duygusu, iletişimin kalitesi konusunda belirleyici unsur. Ancak klavye tarafından oluşturulan metnin kişiliksiz doğası da, bu verimsiz iletişimde büyük rol oynuyor. Elle yazmak, klavyeyle yazmaktan daha fazla zaman ve enerji harcıyor. Ayrıca el yazısı, klavye yazısından farklı olarak bireye özgü. İşte bu da el yazısının insanları e-postadan ya da mesajdan daha fazla etkilemesine neden oluyor.

Virginia Berninger’in "Üretilen sözcükler kolaylıktan ne kadar uzaksa, insanların ona verdiği değer de o kadar fazla olur.” sözü zaten her şeyi açıkça ortaya koyuyor.

Öyleyse, ya unuttuklarımız için endişelenmeyeceğiz, ya da kalemi kâğıdı elden düşürmeyeceğiz. Başka yolu yok.

DÜŞÜNEN SÖZLER

Bu ülkede okullarda zorunlu ‘’dün’’ dersi verilmeli, çabuk unutuyoruz. İlber ORTAYLI

Unutkanlık; zayıf bir hafızanın değil, ihmal edilmiş bir hafızanın kanıtıdır. Donald A. Laird

Bildiğini iyi bilen ve unutmayan adam, başkaları unutkanlık yüzünden bildiklerini yeniden öğrenmek için uğraşıp vakit kaybederek oldukları yerde saydıkları sırada ilerleyip yeni işler başaran adamdır. William James