Değerli Dostlar; Türkiye bir dönüm noktasında, diğer bir deyimle bıçak sırtında. Bıçağın bir yüzü demokrasi, özgürlük, ilkesel olarak kurucu iradenin kodlarına dönmesi, toplumsal kalkınma, hukukun üstünlüğü, Avrupa ölçeğinde çağdaş bir ülke. Örneğin Almanya, Fransa, İngiltere... Gibi.

Bıçağın diğer yüzü 20 yıldır aşındırılan cumhuriyet ve demokrasinin kalan kırıntılarının da yok olması, mutlu azınlık, mutsuz çoğunluk, yoksulluk, işsizlik, pahalılık, dram, sömürünün doruğa çıktığı, uygar dünyadan soyutlanmış, Afganistan benzeri bir ülke.

Bu aşamada kim cumhurbaşkanı olacak tartışmaları hat safhada. Kılıçdaroğlu mu? İmamoğlu mu? Daha doğrusu kamuoyu yoklamalarına göre her ikisi de, hatta yoklamalarda adı geçen Sayın Mansur Yavaş’ta dâhil, hepsi de mevcut cumhurbaşkanı karşısında açık ara kazanıyorlar.

İmamoğlu’na verilen ceza kararının ardından, Saraçhane Mitingi ve Sayın Meral Akşener’in İmamoğlu’nun adaylığına ilişkin ilgisi yoğun olarak tartışılıyor.

İktidar taraftarı yayın organlarınca aylardır, Sayın Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağı konusu işleniyor. Kitleler buna inandırılmaya çalışılıyor. En önemli dayanak da Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğu gösteriliyor. 100 yıllık cumhuriyet aydınlığından nasibini almış kitlelerin, bunu aşalı çok olduğu sanırım unutuluyor. Türkiye halkı acı deneyimlerle biliyor ve görüyor ki konu; Kimsenin mezhebi değil, ülkenin kalkınması, çağdaş uygarlık düzeyine çıkması, aş, iş, ekmek meselesidir. Geçelim bu ilkel düşünceleri.

Halk arasında sık sık konuşuruz ve duyarız, Kılıçdaroğlu dürüst insan, hak yemez, haram yemez, çalışkan, ülkesi için her fedakârlığa katlanır. Aydınlık düşünceli, ayrıca hesap kitap bilir, hesap uzmanı. O halde biz ne arıyoruz.

Diğer seçenek ise ülkeyi bugünkü duruma getirmiş, haksız, hukuksuz, adaletsiz, cumhuriyetin tüm birikimlerini satmış, ülkenin hayvanını samana, insanını soğana muhtaç etmiş bir tek adam.

İmamoğlu ile genel başkanını, karşı karşıya getirmek, akıl ve gerçek dışıdır. Aklın yolu birdir. İktidarın istediği aslında budur. İmamoğlu aday olursa İstanbul Belediyesine çökme arzusu. Tüm seçim harcamalarını oradan yapma düşüncesi.

Barış Yarkadaş’ın Tv100’deki köşesinde yazdığına göre İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu Cumartesi günkü birlikte yaptıkları kahvaltıdan sonra İmamoğlu, genel başkanına; “Ben adaylık sürecinde sizin arkanızda olacağım… Belediyede yapmamız gereken çok iş var.”* Diyerek tarihi ve çok doğru bir adım atmıştır.

Aslında asıl sıkıntı rakip adayın yenileceği açık olduğu halde, rakibin Kılıçdaroğlu’na yenilgiyi kabullenememesidir. Kılıçdaroğlu en güçlü adaydır. En az yüzde 25 kendi oyu var, HDP kanaat önderlerinden ve bu grup içinde saygın yeri olan Sayın Ahmet Türk “Kılıçdaroğlu’nu destekleyebileceklerini” söyledi. HDP’nin yüzde 13 oyu var. Yaratılan enerji ile küçük partilerden yüzde 2 daha oy alması hayal değildir. Yüzde 40 oyu tek başına alabiliyor. Altılı masanın arkasında duracağına inanıyoruz. Bu güçte oya dâhil olunca, yaklaşık yüzde 20 oyla, açık ara seçim kazanılıyor.

Düşünün Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın İmamoğlu, Sayın Yavaş aynı seçim otobüsü üzerin de, hangi güç yenebilir bu üçlüyü ve altılı masayı.

İstanbul Büyük Şehir belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesinde gösterdikleri, dürüst belediyecilik örnekleriyle, mevcut başkanların tekrar seçilecekleri konusunda falcı olmaya gerek yok. Ülkenin buna gereksinimi var, Altılı Masanın da, Sayın Akşener’in de aklın yolunun bir olduğunu göstereceklerine inanıyorum.

Kılıçdaroğlu seçimin en güçlü adayıdır, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığında Altılı Masanın desteğinde, tüm ülkenin nefes alacağına inanıyorum. Bu günün gerçekleri budur, yanlış adımın ülkeye çok pahalıya mal olacağı açık değil mi?

*https://www.tv100.com/kilicdaroglu-imamoglu-ve-aksener-cephesinde-neler-oluyor-makale-642458