20 Temmuz 2020, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 46. yıldönümüydü.
Barış ve Özgürlük Bayramı, Ada’nın her yanında törenlerle kutlandı. Tam Barış harekatı ile ilgili biraz da nostaljik bir yazı yazarken televizyonlar bir alt yazı geçti: Kıbrıs’a askerlik görevi için gönderilen askerleri taşıyan otobüs kaza yaptı. 5 asker ve bir sivil hayatını kaybetti.
Kuşkusuz herkes için acı bir haber ama benim kanımı donduran bir haber oldu. Kim bilir ne heveslerle otobüse bindiler. Güzel Kıbrıs’ı görecek olmanın heyecanı içinde şehit oldular.
Neden bende farklı bir duygu oluşuyor?
Ben 1952 doğumluyum. Öğretmen olmasaydım Barış Harekâtı sırasında muvazzaf asker olacaktım. Zaten benim devrelerimden bazıları (izin kullanmayanlar) teskerelerini alıp geldiler. Harekât başladığında yeniden çağrıldılar.
20 Temmuz ve sonraki günler, hiç unutmuyorum, benim gibi askerlik çağlarında olup köylerde öğretmen olan arkadaşlar için oldukça heyecanlı günlerdi. Askerlik şubesine çağrıldık. Şube reisi, “Arkadaşlar!... Sizler şu an hazır askerlersiniz. Savaş ne zaman başlar, biter onu kimse bilemez. Ama her an silah altına alınacakmış gibi hazır ve nazır olacaksınız. Görev yaptığınız köylerde, evet okulda öğretmen olacaksınız. Ülkemizin çocuklarını eğitmeye devam edeceksiniz. Ama unutmayın ki aynı zamanda askersiniz. Bu itibarla da şunu da aklınızdan çıkarmayın. Görev yerlerinizi askerlik şubesinden izin almadan terk etmeyeceksiniz. Yine şunu size hatırlatmak isterim ki, yapacağınız bir yanlış davranışta, önce askeri kanunlara, sonra sivil kanunlara göre yargılanacaksınız.”
Bu 5 vatan evladına Ada’ya ayak basmak nasip olmadı ama, bu yolda şehit oldular. Ne mutlu onlara ki, şehitlik mertebesine erdiler. Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun. Yine Tanrım onların anne babalarına sabır ihsan etsin.
Ben son 5 yıldır Kıbrıs’ta yaşıyorum. Eş, dost, akraba ve arkadaşlarımız Kıbrıs’a geldiklerinde ilk götürdüğümüz yer Girne’deki Yavuz Çıkarma Plajı oluyor. Anıt’ın yanında yatan o vatan evlatlarının neredeyse isimlerini ve nereli olduklarını ezberledim. Her defasında da hüzünlü ve biraz da gözlerim yaşararak “Arkadaşlar belki bu anıt mezarlardan biri de benim olabilirdi. Ben öğretmen olduğum için nasip olmadı” sözünü kim bilir kaç kez söylemişimdir. Ama son 5 gencimiz de bu yolda şehit oldular.”
Kıbrıs sorunu ile ilgili kim ne söylerse söylesin kim nasıl düşünürse düşünsün, hepimizin kalbi ve can damarlarından birisi. Onu korumak ve bu uğurda şehit olmak her vatan evladı için ulvi bir görevdir.