“Yorulmayan diz/ Utanmayan yüz/ Bitmeyen söz”
Haber bültenlerinde yer alan yeni bir dolandırıcılık unutulmaya başladı. Haberde yer alan bilgilere göre üstat, kaz yetiştirmek yerine kazları yolmayı daha kazançlı görmüş. Benzerlerine göre büyük para sayılmaz ama uzmanları tarafından takdir edilmeye değecek kadar var. Elde ettiği kazancı daha güvenilir bir alanda değerlendirip “artistler gibi” yaşayabilir.
At binenin, kılıç kuşanın derler. Onun başarısını kıskananlar vardır. Güvenli bir yatırıma para verenlerin dışında kaç kişi hakaret etmiş; gerçekten merak ediyorum.
Sülün Osman’ın zirveye çıktığı yıllarda hırsızlık, dolandırıcılık yüz kızartıcı suçlar arasındaydı. Kendisiyle yapılan bir söyleşide yarım aklıyla başkasını aldatıp çok para kazanmak isteyenlerin parasını almıştı.
Yurt dışına yoğun göçler yaşandı. Onlara “Alamancı” denirdi. Gurbette yaşayan işçilerimiz, ülkemizin kalkınması için hemşeri şirketleri kurdular. Onlara yol gösteren olmadığından kısa sürede açılan fabrikalar kapandı. Yok, pahasına başkaları tarafından satın alındı. Şirketler kapandı, yeni ortaklarla yeni şirketler kuruldu. Yatırım yapan işçiler birikimlerini kaybetti.
Bankerler, kooperatifler, bazı yapsatçı görünümlü kişiler mantar gibi türedi. Bir görünüp bir anda yok oldular. Geride kaybolan hayaller, yıkılan yuvalar kaldı.
Tosuncuk olarak bilinen inek sağma uzmanı, ömür boyu sürecek tatile çıktı.
Son teknolojiyi kullanan dolandırıcılar her yolu deniyorlar. Başarı üstüne başarı kazanıyorlar. Poşetçi dedemiz, kendi deyimiyle “enayilerin” verdiği sadakalarla bankada bol sıfırlı para biriktirdi. Paracıklarının değerini korumak için yüksek faizli hesap açtırdı. Ölümünden sonra ortaya çıkan mirasçıları okul yaptırma vaadinde bulundular. Sonuçta onun mirasçıları da bizi aldattı.
Telefonla vatandaşı dolandıranlar, bekara, dula “karı” bulup evlendirenlerin sayısı az değil. Cennette isteyene ev, isteyene arsa satıp tapusunu verenler var. Cehennemde yanmayan kefen satanların kazancı, cehenneme gideceklerini bilenlerin sayısıyla doğru orantılı!
Günümüzde tıp biliminin çare bulamadığı hastalıklar var. Onların yerine ocağına gelen her hastayı iyileştiren şarlatanların sayısını, kazançlarını bilen yok. Dayak yiyen öğretmenler, doktorlar var. Görevi başında öldürülen devlet memurları var. Ama ne hikmetse şarlatanların kılına bile zarar gelmez. Karşılarına çıkıp onları incitecek kişi yoktur!
Önemli olan kazı bağırtmadan yolabilmek. Kesip etini yemek doğru değildir. Zamanı geldiğinde onun anlayacağı dilden tüylerini birer birer yolmak daha kazançlıdır. Yeni yöntemler geliştirirken teknolojinin nimetlerinden yararlanmak gerekir. Size bağırıp çağıranlar aslında kendilerinin bunu nasıl akıl edemediklerini düşünüp küplere binenlerdir.