Diyalektik yasalarındaki zıtlar birliği ile çelişki her zaman birbirine karıştırılmıştır. Karşıtlık, zıtlık… Birisi olmaz ise diğeri de olmaz. Örneğin siyah-beyaz gibi, gece-gündüz gibi, sıcak-soğuk gibi… Ancak çelişki ayrı bir şeydir. Çelişki toplumsaldır. Bir şeyin daha üst aşamaya geçmesi için başka bir şeyle çelişmesi gibi…
Emek-sermaye çelişkisi örneğin, yüzyıllardır süre gelen bir çelişmedir. Sermaye olmazsa dahi emek kendi kendini daha ileri götürebilir, emek kendi değerini kendi yaratabilir, ikisi birbiri ile uyum halinde olabilir .
Doğa ve insan… Milyonlarca yıl önce doğa vardı, insan yoktu, daha sonra insan oldu doğa ile çelişmedi, onunla uyum halinde yaşadı. Daha sonra insan halleri, hırsları, egoları bu uyumu bozarak çelişki haline dönüştürdü.
Şimdi büyük bir savaş halinde görünüyorlar, bir taraf bir tarafı yok ediyor, onun yaşam alanlarını kısıtlıyor. Canlı bir organizma olan doğa, kendi zıtları ile uyumlu, olumlu bir şekilde yaşamına devam etmek istiyor. İnsan ise onu bozuyor, tüm çelişkileri, negatif enerjisi ile onu yok etmek, yerine yerleşmek istiyor ve çelişki gittikçe büyüyor, hem insan hem doğa adına...
İyiler ve kötüler…İyi kalpli insanlar, kötü kalpli insanlar da toplumsal hayatın içinde vardır. Doğa ile insan uyumunun çelişmesi ile başlar, mitolojide bunun örneklerini çok görürüz. Daha sonra yüz yıl savaşları günümüze kadar uzanan, iyi ve kötüler arasındaki çelişkiden söz eder. Masallar, hikayeler, romanlar, filmler, hepsi iyi ve kötüyü anlatır.
Kötü insanlar, kalbi yosun bağlamış, belki doğuştan, belki de içinde yaşadığı sosyolojik ortam, ne derseniz deyin hayata kötü izler bırakan, kötülükleri ile anılan insanlarla doludur tarihin kanlı sayfaları.
Ancak bunların ortak özellikleri vardır; kötü kalplerini iyi yüzleri ile kapatmaya çalışırlar. Ancak gözlerine dikkat edin hiç parlamaz. Sanki yüzlerinde sahte bir iyilik maskesi vardır. Ancak dikkat edin bu maske uyum sağlamadığı için hep gergindir, hep hırslı ..Ve manipülasyon etkileri çok fazladır. Kötülük çekicidir, etraflarındaki kendi gibi insanları mıknatıs gibi çekerler. Çok inandırıcıdırlar, çok konuşurlar, laf cambazıdırlar, sahte göz yaşları her an hazırdır...Kolaydır kötü olmak. Değerleri yoktur, sevgi nedir bilmezler, yalan söylemek, rol yapmak onların yol arkadaşlarıdır...Ne doğa, ne hayat, ne çocuk, ne aşk ne sevgi… İyilik umurlarında değildir.
Hayat iyiler için biraz daha zordur. Kendilerini bir türlü anlatamazlar, kalplerindeki sevgi ve iyilik ışığı hep onlarla birliktedir. Gözlerinde hep ışık yanar, gerçek ışık, sahte olmayan, içten yürekten gelen.
Onların yanında huzur bulursunuz, mutlu olursunuz, bulundukları ortamın enerjisi değişir,güzelleşir . Kötü olmak onlara yakışmaz, yapışmaz zaten. Ancak bu insanlar toplumda yalnız kalırlar. Bazen malûm cümleyi çok duyar bu insanlar: Ya, sen de çok iyisin ,fazla iyisin…Yani safsın, aptalsın anlamındadır bu sözler..
Bu sözleri işitmek bazen acabalar yaratsa da, vazgeçmez kalbi temiz insanlar, hayata güzellikler ve iyilikler katmaktan, güzel izler bırakmaktan, sevgiden… Üzülseler de, yorulsalar da, misyonları, hayatın amacı olmuşur iyi olmak, iyilik yapmak.
Çok yara alırlar, çok darbe alırlar, ama olsun; kendini bulmak, bilmek, amacını hatırlamak daha önemlidir. Daha mutlu olurlar, birbirlerinin yaralarını sararlar eğer denk gelirlerse.
Oysa insanın varlığı doğaya bağlı, hatta doğa daha üstün. Doğa biz varolmadan da vardı… İyi insanlar gibi. Yani doğada iyilik te kendisi ile hiç çelişmiyor, yoluna devam ediyor. Ancak kötü, hırslı, egolu insanların müdahalesi olmasa, kirletilmese, doğa kaynakları kurutulmasa…O yine de hep verir, iyi insanlar gibi…
Daha sonraki yüzyılda yaşamdaki tüm çelişkileri sona erdirecek olan iyiliktir, iyi insanlardır. İnsan oğlu kendi içinde arınmak, durulmak zorunda kalacak ve tekrar doğa ile uyum halinde yaşamanın yollarını arayacak… Tekrar başka gezegenlere gitmek çözüm değil, eğer ki aynı egolarla, hırslarla gidilecekse.
Bence gelecek yüzyıla iyi insanları yetiştirmek, iyiliği çoğaltmak, güzel enerjilerle, renklerle, tınılarla kötülükleri aydınlatmak, şimdiden hazırlamak dünyayı geleceğe, ne güzel bir amaç..
İyi ki çoğalıyoruz.