Sık kullandığımız bir deyim vardır: “Ava giderken avlanmak.” AKP yıllardır uğraşıyor; CHP’yi içeriden, dışarıdan, yargıdan ve medyadan çatlatmaya çalışıyor. İlginçtir, çatlama sesleri artık kendi partisinden gelmeye başladı. Rotasını rakiplerini çökertmek üzerine kuran iktidar, şimdi kendi gövdesinin ağırlığı altında çöküyor.
Basına yansıyan en önemli soru şudur: “Erdoğan sonrası ne olacak?”
Çünkü deniz bitti. Ülkenin tüm kaynaklarını tükettiler. Hazineyi boşalttılar. Yetmezmiş gibi kendi kadrolarını da erittiler. İlk yola çıktıklarındaki “dava arkadaşlığı” bugün “saray bekçiliğine” dönüştü. Erdoğan, yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişti; dahası, eski yol arkadaşlarını birer birer tasfiye etti.
Partide liyakat değil, sadakat esas alınıyor. Sivrilen budanıyor, konuşan bir kenara itiliyor. Haliyle ülke genelinde mini lidercikler türemeye başladı. Her sektörde “benim sözüm kanundur” diyerek öne çıkanların sayısı artıyor.
Ekonomi dibe vurup işler sarpa sarınca, sadakat zinciri de en ince halkasından kopmaya başladı. Herkes kendi liderliğini pekiştirme sevdasına düştü. Bu noktada öne çıkan isim ise Hakan Fidan.
Erdoğan’ın “kara kutusu” olarak bilinen Fidan, yıllarca MİT’in başında bulundu, ardından Dışişleri Bakanı oldu. AKP içinde bir tabanı ve karşılığı var. Hatta “Erdoğan sonrası kim gelir?” sorusuna verilen ilk yanıt, çoğu zaman onun adı oluyor.
İşin ilginç tarafı şu: Erdoğan’ın “ABD gezisi fevkaladenin fevkinde geçti” dediği gün, Fidan yalnızca “Genel olarak başarılı” diyebiliyor. Erdoğan bulutların üzerinde gezinirken, Fidan daha ayakları yere basan bir tutumla “O kadar da abartmayalım” demek istiyor. Ardından gelen, “KAAN’ın motoruna izin çıkmadı” açıklaması ise parti içindeki iyimser havayı karamsarlığa çeviriyor. Kara kutu konuşunca, herkes önüne bakmaya başlıyor ve kara kara düşünmeye koyuluyor.
Basına yansıyan senaryolara göre: Fidan partinin başına geçerse, ayrılanlar geri dönecek; Erdoğan bir süre partisiz Cumhurbaşkanı olarak devam edecek, ardından sahneden çekilecek. AKP ise yeni liderle eski günlerini geri getirmeye çalışacak.
Ancak tarihin akışı başka şey söylüyor. Dünün “vazgeçilmez” partileri ANAP nerede? DSP nerede? DYP nerede? Hepsi siyaset müzesinde yerini aldı. Çok geçmeden AKP de bu zincirin halkalarından biri olacaktır, kuşkunuz olmasın. Bu tarihsel bir yasadır.
Kısacası, AKP’nin “sonsuz iktidar” masalı, en sonunda “tabelası var, kendisi yok” gerçeği ile noktalanacaktır. Erdoğan sonrası için yazılan senaryonun adı artık “devam” değil, “final”dir.
Sonuç, milletin alkışı mı olacak, yoksa “gitti çeyrek asır hay huyunan” diye dövünmek mi?
Yaşayarak göreceğiz.