Sivas kongresi tamamlanmış, Ankara’ya dönmüşlerdi. Elde avuçta ne varsa tükenmişti. Ekmek almak için fırına ödeyecek paraları bile yoktu. Sofraya bulgurdan başka konacak yemek kalmamıştı. Mustafa Kemal bankalara borçlanmayı reddediyordu. Özel kalem müdürü Mazhar Müfit Kansu kürklü paltosunu sattı, satılabilecek bir o kalmıştı, ancak birkaç gün daha idare edebileceklerdi.

Kapı çalındı…İçeri giren asker, Müftü Efendi’nin geldiğini söyledi. “Eyvah” dedi Mazhar Müfit… Çekmecesini açtı, kahve vardı ama, sadece iki tek kesme şeker kalmıştı, sigara bitmişti, misafir ağırlayabilecek durumda değildi.

N’aapsın? Olduğu kadar gari, “buyursunlar” dedi.

Börekçizade Rıfat efendi odaya girdi, masanın kenarındaki iskemleye ilişti. Mazhar Müfit, Mustafa Kemal için sakladığı iki tek kesme şekere kıyamadı, “zannedersem sade kahve içersiniz değil mi” diye sordu. Müftü efendi tebessüm etti, “Zahmet etmeyin, kahve içmiyorum” dedi. “Sigara da kullanmazsınız değil mi?” “Onu da kullanmam”… Halbuki, hem kahve içtiğini, hem sigara içtiğini, elbette Mazhar Müfit de biliyordu.

Müftü efendi “Fazla vaktinizi almayayım” diyerek söze girdi, “biraz sıkıntıda olduğunuzu duyduk” dedi. Demesine kalmadan, Mazhar Müfit gayet ters bir el işaretiyle müftünün sözünü kesti, “paramız var” diyerek, masanın arkasındaki küçük kasayı gösterdi. Bozuntuya vermek istemiyordu ama, kasada sadece 48 kuruş vardı. Paltodan geriye o kadarı kalmıştı.

Müftü efendi, günümüzde artık normal kabul edilen sarıkla-cübbeyle gezmiyordu, bildiğin ceket giyiyordu. Elini sol iç cebine soktu, bir mendil çıkardı. Katlanmış, minik bir çıkın haline getirilmişti.

Masaya koydu. Açtı. Bin 200 lira vardı. Kendi çocuklarına bile yük olmamak için, eşi Samiye hanımla birlikte biriktirdikleri cenaze parasıydı.

Bu mübarek memleket… Kuvayi Milliyecinin sırtından çıkarıp sattığı paltosuyla, yurtsever müftünün kefen parasıyla kuruldu.

Bu vatan yokluk ve sefalet içinde “Ya istiklal ya ölüm “ parolasıyla yedi cihana karşı savaşarak kuruldu sevgili okurlar. Lutfen, Cumhuriyetimizin ve bağımsızlığımızın kıymetini bilelim.

*

BAADDİN FIKRALARI

1-Birleşmiş milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi

1) ABD 2) İngiltere 3) Çin 4) Fransa 5) Rusya.

Dünyada en çok silah satan 5 ülke

1) ABD 2) İngiltere 3) Çin 4) Fransa 5) Rusya.

Tilkiyi tavuk kümesine müdür yapmışlar. “Maaş ne istersin?” deyince, “Gülmekten konuşamıyorum, ne verirseniz razıyım” demiş.

2-Biz aşkı meleklerden çaldık. Haram mal işte. Kursağımızda kaldı.

3-Dünyada yüzlerce dil konuşulur ama tebessüm bunların hepsini bilir.

4-Oooo… kardeşim sen yaşıyor musun? Yok, ahretten yıllık izinle geldim.

5-Hep “Allah rahatlık versin” derler. Allah rahatlık veriyor da kulları sıkıntı yaratıyor işte.

6-5 kavanoz bal nasıl 100 TL olabilir. Ya arılar sigortasız çalışıyor, ya da arılar Suriye’li..

7-Hastayı kaybettik, başınız sağ olsun. Öldü mü? Yok Azrail kaçırdı, fidye istiyor.

8-Soğan, yağ, salça üçlüsüne ne katarsan kat yemek oluyor. Buna rağmen yemek yapamayan kız bırakın da evde kalsın!

9-Kahvede amcaya, “Küresel ısınma hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordum.

“Bırak ya sobanın yerini hiçbir şey tutmuyor” dedi.

10-Kadına dal verirsen ağaç eder, ekmek verirsen aş eder, ev verirsen yuva eder, sevgi verirsen başına taç eder, ama sakın kredi kartı verme, ocağın söner.

11-Faiz olmuş kredi, zina olmuş aşk, içki olmuş aslan sütü, rüşvet olmuş hediye, gıybet olmuş iki lafın belini kırak, ancak şunu unutuyorlar, cehennem aynı cehennem.

12-Bir nesil bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek. Çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.

8 Temmuz 2020